17 Ağustos depremin 21. Yılı.

Acılar hala taze.

18 bin 873 can kaybı, 23 bin 781 yaralı ile 328 bin 113 ev ve işyeri yıkıldı veya hasar gördü. 17 Ağustos depreminin 21’inci yıl dönümünde ölenlere rahmet diliyorum. 

Can ve mal güvenliğinin sağlanması için depreme dayanıklı yapı üretmekten başka bir yol yok. Depremde yapılarımızın yüzde 25'i, kullanılamaz hale geldi. Yüzde 6’sı yerle bir oldu, yüzde 7’si ağır hasar, yüzde 12’si de orta derecede hasar gördü. Bir milyondan fazla insanımız evsiz kaldı.  17 milyar dolardan fazla ekonomik kayıp ortaya çıktı. Marmara Bölgesi başta olmak üzere 16 milyon insanımız bu depremin sonuçlarını yakından hissetti.

Depremde  önlem öncelikle   toplumsal - kamusal koruma önlemleridir ve  toplum için kamu tarafından alınabilir. Kamunun kentsel dönüşüm, kentsel yenileme gibi çareleri acilen sisteme sokması gereklidir ancak bunun içinde çok büyük ekonomik güç gerekiyor.

Basında  büyük yer bulan eleştiri konusu olan diğer hususların tamamı ikincil  önlemlerdir.  Yeşil alanlar (toplanma yerleri)  haberleşmenin sürmesi, arama- kurtarma, acil yardım gibi konular deprem sonrası oluşabilecek yıkımda can kaybını azaltmaya yönelik ve hayatın sürdürülmesine yönelik önlemlerdir ve  yine kamunun yapacağı  planlı çalışmalardır.

Deprem  konusunda bireylerin alacağı önlemler çok kısıtlıdır ancak eğitim ve hazırlık herkes için şarttır.

Önlemler konusunda tespit edilen eksikliklerden sorumlu, bu işle ilgili görevli kurumları siyasetten bağımsız olarak masaya yatırılmalıdır. 

Deprem sıradan bir doğa olayı iken onu afete dönüştüren şey akıl ve bilimden uzak yaklaşımlar ve niteliksiz - kontrolsüz yapılaşmadır. Burada yerel  yönetimler ve merkezi idareye büyük görev düşmektedir. 

Ülkemizin deprem tehlikesini biliyoruz.  Depremi güvenle atlatmanın tek yolu, mühendislik tarihinin birikimlerinden faydalanmaktır. Ülkemizin yetiştirdiği çok sayıda değerli bilim insanının yazacağı insan odaklı şehircilik kurallarını içeren reçete; rant kaygılarını bir kenara bırakarak, siyasi kaygıların tamamını rafa kaldırarak, ortak iradeyle uygulanmalıdır. Meslek odaları ve üniversiteler sürecin dışına değil, tam merkezine alınmalıdır.

Bu durumu sadece İstanbul özelinde değerlendirmek de son derece yanlıştır. Çok yakın geçmişte önce Acıpayam'da daha sonra Bozkut'ta depreme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gördük. Hasar tespit için tüm kamuda görev yapan   mühendislerinin yetiştirilmesi şarttır. Deprem sigortası konusunda büyük eksiklik vardır. Kalıcı konutların hızla tamamlanması beklenmektedir.

Deprem konusunda yapılacak hala çok iş var. Valilik ve Belediyelerin deprem çalışma komisyonlarını deprem olmadan önce kurmaları gereklidir. Bu komisyonlarda ilgili odalar ve üniversite yer almalıdır.

 Bilime, bilgiye, mühendisliğe, akla ve insana önem veren uygulamalar sorunun değil çözümün yoludur. 17 Ağustos yıkımının 21’inci yıl dönümünde ilgilileri bir kez daha uyarmak istiyorum.

Umarım hazırlıklar kısa sürede tamamlanır.