Gerek dünya gerekse ülkemizde, makroekonomik verilerin dengesindeki değişikliklerin meydana getirdiği ekonomik krizin,  mal, hizmet ile üretim faktörleri fiyatlarının ve yerel para biriminin değerinin, çeşitli nedenlerle kabul edilebilir düzeyi aşması ve buna bağlı olarak da ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması ve ileriye dönük belirsizlik üzerinde durulmasının büyük önem arz ettiğini söyleyen Mıdık ; “Ülkemizde çok partili dönemde  ekonomik krizler çok değişik şekillerde, ortaya  çıktı.  Üretimde, hızlı bir daralma,  fiyatların genel  seviyesinde  ani  düşme, işsizlik  oranında  ani artış,  iflaslar,  borsada  çöküş, ücretlerde  gerileme, spekülatif  hareketler  vb.  faktörler, ekonomik krizlerin başlıca nedenleri olmuştur. Ne yazık ki ülkemizde meydana gelen krizlerde tarihteki ekonomik krizlerden, özellikle de Atatürk’ ün, ekonomik krizlerdeki önlemlerinden ders alınmamıştır. Her türlü imkânsızlığa rağmen, Türkiye’in 1929 yılındaki dünyada meydana gelen ekonomik krizini  Atatürk’ün ekonomik stratejileri sayesinde başarıyla atlatmış olduğu inkar edilebilir mi?     1929 yılında bütün dünyayı etkileyen “Büyük Buhran”ın etkisi ile sermaye ve girişimcilik yetersizliği nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti devletçilik politikası izlemeye başlamış, ciddi başarılar da elde etmiştir.” Şeklinde konuştu.

“ANGLİKAN KİLİSESİ: ‘KARL MARX HAKLIYMIŞ, KAPİTALİST SİSTEM, İNSANLIĞI BU HALE GETİRDİ’”

Türkiye’ de çok partili dönemde, Atatürk’ ün, ekonomi, özellikle de sanayileşmedeki başarıları göz ardı edilerek, hızlı bir şekilde, kapitalist düzene kaydığını belirten Mıdık, ; “Son yıllarda ise serbest piyasa ekonomisi adeta kurtarıcı gibi Türk halkını sunuldu. Millet olarak, Atatürk’ ün ekonomik ve devletçilik politika ve stratejilerini ne anladık ne de anlatabildik. Oysa son dünyadaki ekonomik krize çözüm şekli Atatürk’ ü, haklı çıkardı. Türkiye Cumhuriyeti’ni idare edenler ve edecek olanlar, bu krizlerden ders alır mı bilinmez ama Atatürk’ün, ekonomik strateji ve politikalarını, dikkate almak zorundadırlar. Çünkü "mutedil devletçilik" bugünkü, küresel ekonomik krizde, çözüm olarak ortadadır.

Bakınız! Günümüz dünyasında ABD ve AB ülkeleri dünyadaki krizi, Atatürk’ ün yöntemi ile çözüyor. Yani Atatürk’ ün "mutedil devletçilik" politika ve stratejileri, tıpkı 1929’ da olduğu gibi bugünkü ekonomik krizlere de çözüm olmuyor mu? Nitekim  dünyada ve ABD’deki ekonomik krizden sonra, ABD 700 milyar dolar, Almanya 400, Fransa 360 avro ve diğer batı ülkeleri de hemen aynı miktarlarda, bankacılık sistemine yardımda bulundu. Ancak ülke olarak, toplum olarak hala serbest piyasa ekonomisinde ısrar ettiğimizin aksini  söyleyebilmek mümkün müdür?

Bakınız! Günümüz Batı dünyasında din adamları bile, yaşanan küresel krizden, kapitalizmi sorumlu tutuyor. Anglikan Kilisesi, "Karl Marx haklıymış. Kapitalist sistem, insanlığı bu hale getirdi" açıklamasını yapmadı mı? Hülasa Batı da küresel kriz dolayısıyla, şirketler ve bankalar devletleştirilirken, Türkiye’ de, devlet sektörünün yok edilerek, serbest piyasa ekonomisinde, ısrar edilmesi, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücü değil midir?” ifadelerini kullandı.

Dünya ve ülkemizdeki, ekonomik krizden, Uşak’ın da nasibini aldığını iddia eden Mıdık kurtuluşun reçetesini şu şekilde açıkladı; “Ekonomik krizler karşısında birlikte hareket edilmiyor, hareket tarzı da geliştirilemiyor.  Kentimizde,  ekonomik kriz, her alanında hissediliyor. Vatandaş, hayat pahalılığından,   esnaf ise piyasa koşullarından şikayetçidir. Kentimizde,  her geçen gün boş dükkan sayısı artıyor. Krizden en fazla etkilenen kesim ise her zaman olduğu gibi özel sektörün, özellikle de küçük esnafın kendisi ve çalışanlarıdır. O nedenle de krizden etkilenen esnaf, özellikle de kentimizdeki KOBİ’lerin ivedilikle sorunlarının çözülmesi gerekir. sorunların üzerinde de durulması gerekir.

Uşak sanayisi, krizi aşmak içi, Uşak Organize Sanayi Bölgeleri, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odaları Birliği rehberliğinde, inovasyon stratejisiyle, bilgi içeriği ve katma değeri yüksek ürünlere, yönelmeli, Ar-Ge çalışmalarına hız vermeli, özellikle de sektörlerde markalaşma, ön planda tutulmalıdır.

Ayrıca Uşak, oluşacak ekonomik krizlere, kentteki kurum/kuruluşlar,  meslek  odaları,  STK’ lar, sanayici, esnaf, çalışanlar, bankacılar ve diğer kesimlerle birlikte çözüm bulabilir.  O nedenle de kentimizdeki tüm kesimler, birlikte işbirliği yaparak, ekonomik krizlere, sürekli kalıcı ve sonuç alıcı çözümler aramalıdır! Sözün özü şudur: Ekonomik krizlerde en en önemli husus kriz yönetimi değil midir?”

Editör: TE Bilişim