Nuri Şeker Uşak Şeker Fabrikası’nın kurucusu merhum Nuri Şeker’in torunu Mehmet Şeker, dedesinin çeşitli bahanelerle fabrikadan tasfiye edildiğini ve borçlu çıktığını söyledi. Dedesine haksız yere çıkan zimmetin bulunduğunu ve bunun borcunu İsmet İnönü’nün araya girmesiyle 17 yılda ödediğini ifade etti.  Uşak Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün “Nasıl Yazdım” isimli programında konuşan Mehmet Şeker, dedesi Nuri Şeker’in borcunu ödedikten sonra hacıya gittiğini ve buradaki diğer hacıların kendisine gösterdiği ilgiden dolayı Kral Faysal’ın dahi dikkatini çektiğini söyledi. 

 
FABRİKA PARA KAZANMASINA RAĞMEN HALKIN ELİNDEN ALINIYOR
Uşak Şeker Fabrikası’nın genel kurul hileleriyle ellerinden alındığını belirten Mehmet Şeker, “Hulisi Erdemir diye bir bey fabrikanın açılında muhasebesine giriyor. 1923’ten ve 1931’e kadar her genel kurul tutanaklarını saklamış ve bir dosya yapmış. Uşak Tesisi Tasfiye evrakları diye bir kayıt yapmış. Bundan 15 yıl önce, bunun evi yıkılıp bina yapılacakmış ve varisler bir araya gelip kurdeleyle bağlı dosyayı görüp kenara atmışlar. Benim araştırma yaptığımı bilen biri (Nazif) bana bunları verdi. Bunlar devletin elinde yok. 1923’ten ve 1931’e kadar hepsi var. Sanayi ve Maden Bankasına devredildiğine dair de tasfiye raporu da var. Raporlara göre en fazla pancarın çıkacağı sene 5 Ağustos’ta genel kurul hileleriyle tasfiye kararı çıkarılıyor. Dedem bekleyin ve pancar çıkıp şeker olacak ve borç ödenecek diyor. O yıl pancar çıkıyor ve borç ödenmesine rağmen fabrika halkın elinden alınıyor” dedi.


PLAKA ŞEKER ERZURUM’A VE ALKOL FABRİKASI DA ESKİŞEHİR’E VERİLDİ
“Burada plaka büyük şeker yapılıyor ve burası kapansın diye bu tesisi Erzurum’a gönderiyorlar” diyen Şeker, şöyle konuştu: “Buradaki plaka şekerler tahta kasalarda yapılırdı. Melastan alkol elde ediliyor ve bu fabrika da Eskişehir’e veriliyor. Şeker fabrikası olarak Eskişehir buradan 6 kat daha büyük olmasına rağmen arızalanıyor ve ikinci yılda mevcut pancarını Uşak işliyor.  Dedeme fabrikayı satarken, maddeler yazılıyor. Dedem fabrika siparişine Muğlalı Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan 7 dil bilen bir arkadaşıyla gidiyor. İngilizler, Fransızlar ve Almanlar yüksekten uçuyor. Çekler ise bu fabrikayı satmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Dedem tek bir madde koyuyor. Fabrikada her hangi bir arıza olur ve pancar işlenmezse işçilerin maaşlarını Skoda öder diye bir ifade konuyor. O zaman dinamolar ve diğer aksamlar çifter çifter yapılmış. O zaman çalışanlar, istense bu fabrikanın sökülüp ikinci bir fabrika daha olacağını söylerlerdi. Dedem bunlara rağmen 20 yıl fabrikaya bakarken için için ağlaya ağlaya gidermiş.”


“MOLLA ÖMER OĞLU’NU DON GÖMLEK BIRAKACAĞIZ DİYE DAVUL ÇALDILAR”
Dedesine çıkarılan zimmet nedeniyle tüm mallarının haczedilmesi için muhaliflerin girişimlerde bulunduğunu dile getiren Mehmet Şeker, şöyle dedi: “Dedemin tarla sahiplerine sözü geçiyor diye, ortak olarak fabrika ekiyor pancarı. Muhalifler bunu da şikayet ediyor. Acil kullanılacak motorlar ve gazyağı için alınacak genel kurul kararını imzalamayanlar olmuş. Ankara’dan geliyorlar ve dedeme 30 bin liranın üzerinde bir zimmet çıkarıyorlar. Topla eşyanı ve fabrikayı terk et diyorlar. Dedem çıkıyor, evi, çiftliği ve ne kadar arazi varsa haczediyorlar. Hacı Gedik Hanı’nda o zaman icra ilanı yok ve davul çalarak satılırmış. Karşı grup davulcuyu helvacı dükkanın karşısına dikiyor ve Molla Ömer Oğlu’nun mallarını haciz ettik don gömlek bıraktık diyorlar. Babam kızıyor ve onu dedem sakinleştiriyor.”
İSMET İNÖNÜ, MEMLEKETE HİZMET EDEN  BİRİNE BÖYLE BİR MUAMELEYİ DOĞRU BULMADI
Şeker, “Ticaret Bakanlığı’ndan bu malların satış iznini almaya gidiyorlar. İnönü o zaman yönetimde ve ona Molla Ömer Oğlu’nun mallarını satacaklarını söylüyorlar. İnönü, memlekete hizmet eden birine bunu yapmayı doğru bulmuyor ve bankayı araya sokup dedemin borçlarını yapılandırma imkanı tanıyor. Dedemin borçlarını 17 yıla yayıyorlar ve benim çocukluğumun olduğu dönemde bu borçlar ödeniyormuş. Yazın çayırda yalın ayak oynuyoruz. Annelerimiz ve büyüklerimiz bahçelerde çalışıyorlar. Ekmek edilir ve tekneye konur ve biz acıkınca ekmeği kırıp yiyoruz ve elimizi sokuyoruz ve peynir alıyoruz. Diğerlerinin ekmeği beyaz ve bizim ekmeğimiz ise siyah. Anneme bizim ekmek niye beyaz değil diyorum ve bana dedeniz güçlü olsun diye kepek ekmeği yiyor diyor. Ben de arkadaşlara güçlüyüm diye hava atıyorum. Oysa kazın ayağı öyle değilmiş. Dedem eve değirmen kuruyor. Harman kalktığında maliye gelip çuvalları mühürle alıyormuş. Orada 4 ölçek gibi bir buğday kalıyormuş ve ondan sonra ot tohumu ve ne kaldıysa onlar karıştırılıp hamur yapılıyormuş. Biz yıllarca bu şekilde beslendik ve bunu dışarıya aktarmadık. Kol kırılır yen içinde kalır dedik. Bize size şeker geliyor mu dediklerinde evet geliyor dedik” ifadesini kullandı.


KRAL FAYSAL DAHİ DEDEME OLAN TEVECCÜHÜ FARK ETTİ 
Mehmet Şeker, sözlerini şöyle tamamladı: “Dedem bir defasında fabrikayı ziyaret etti ve borcumu ödemeden hacıya gitmem diyor. Dedem borçları bitince hacca gidiyor. Uşak, Simav, Çivril ve Gediz’in hacıları dedemin çevresinde kümelenmişler. Dedem ne isterse yapıyorlarmış. Dedem abdest alacak, biri maşaba ve biri leğen getiriyor. Kral Faysal tahterevalliyle geçiyor ve bunu görüyor. Dedemi merak ediyor ve kim olduğunu öğrenmelerini istiyor. Adamları dedemin çevresindekilere kim olduğunu soruyor. Diğer hacılar, dedemin onlara yardım ettiğini ve iş sahası açtığını ifade ediyor. Kral Faysal bunun üzerine dedem ne isterse yapılmasını istiyor. Kralın adamları dedemin yanına geliyor ve ne istediğini soruyor. Dedem bir şey istemiyor. Israr ediyorlar ve tavafta kalabalıkta tek başına zorlanacağını söylüyor. Bunun üzerine Kabe’nin etrafını boşaltın diyorlar ve dedem Kabe’yi tavaf ediyor.” -HABER/ALİ ARASLI

Editör: Duygu Bekmezci