Değerli Okurlar! Acaba işsizler ve gençlerimiz için  işsizlik, işverenler ve işletmeler açısından da kalifiye eleman sorununun çözümü nedir? İzin verirseniz dilimin döndüğünce izah etmeye çalışayım: Bugün ülkemizde, milyonlarca işsiz, tüketici konumunda avare avare dolaşıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse bu ülkede iş var, aş var. Helva yapacak un var, şeker var, yağ var. Acaba buna rağmen neden helva yapamıyoruz? Elbette işsizlik var. Ancak işe uygun işçi yok. Öyleyse bu sorunun çözümü ya da tedavisi nedir? Bunun çözümü: Mesleki eğitimdir. Ayağı yere basan uygulamalı eğitimin yaygınlaşmasıdır.

Bakınız! İşveren kalifiye işçi istiyor. İşveren nitelikli eleman istiyor. İşveren işe almak istediği elemana soruyor: Ne iş yaparsın? Cevap hazır: Her işi yaparım. Bu cevap: Sizce o kişinin hiçbir becerisi olmadığının göstergesi değil midir? Bu ülkede ne yazık ki sokaklarda aylak gezen diplomalı işsizler ordusu hazır tüketici olarak gezmektedir. İşverenlerimizde haklı olarak biz, “her işi yapan” değil… İşimizden anlayan kalifiye bir işçi istiyoruz demekte haklı değiller midir?

Pekala bugünkü kalifiye eleman açığının çözümü nedir? Elbette ihtiyaca göre meslek eğitimidir. Gelin görün ki bugün Üniversitelerimizdeki meslek yüksekokullarının adete “mesleksizlik yüksekokulları” haline geldiğini üzüntüyle seyrediyoruz. Bu okullarda öğrencilerimize yüklü miktarda teorik dersler pompalanıyor. Uygulama ise neredeyse yok denecek kadar azdır. Stajlar ise ne yazık ki formaliteden öte geçemiyor. Alim olmaya hiç gerek yok. Bu ülkenin had safhada kalifiye ara elemana ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bugün piyasada İşveren, kalifiye işçi bulamıyor. İşçi de, iş arıyor. Öyleyse bu soruna kim el atacak? Elbette bu soruna el atacak olan bizler, sıradan yurttaşlar değil, siyaset adamları ve yöneticilerdir. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki bu ülkenin en önemli gelir kaynaklarından birisi de, eğitilmiş insan gücüdür. Ülkemizde, eğitilmiş işçi açığı var. Ama bunun yanında yığınla işsiz gezen gençlerimiz de var. Bu potansiyel gençlerimizi bir yerde, ortak idealde buluşturmak gerekmez mi? Bir yanda teknik kabiliyet eksikliği, kalifiyesizlik ve deneyimsizlikler öte yandan ulusal bir meslek eğitimi politikasının olmayışı…

Bu anlamda bir planlama ve stratejik zihniyetin bulunmayışı nedeniyle ülkemizde işsizlik ve yoksulluk gençlerimizi tehdit ediyor. Bu durumda sorumluluk kime düşüyor? Elbette söz sahibi politikacılarımıza, yöneticilerimize düşüyor. Oysa, istihdam politikası, siyaset adamlarımızın bir numaralı ana konusu olmalıydı. Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün toplum içinde insanlar, sosyal becerileriyle değerlendirilir. Benden söylemesi. Bu böyle biline.

O halde meslek eğitimi hafife alınacak bir konu değildir. Üzerinde durulmayacak bir konu hiç değildir. Kimi meslek, yabancı dil de gerektirebilir. Oysa bugün işçilerimizin önemli bir bölümü, kendi ana dilini bile doğru dürüst konuşamıyor. Bu sebeple işletmeler zorlanıyor. Beceri demek, daha iyi iş verimi demektir. Daha yüksek kalite demektir

İşletmelerin, teknik becerilerine sahip vizyon sahibi, yaratıcı ve işlerine hakim, gelişmelere ve yeniliklere açık kişilere ihtiyacı vardır. Bu anlamda acil tedbirlere yönelmenin tam zamanı değil midir? Ancak bugün için yapılması gerekenler mutlaka yapılmalıdır. Yoksa yarın belki çok geç olabilir. Elbette iyiliğin, güzelliğin bir ölçüsü, sınırı yoktur. Özetin özeti: İşsizliğin ve yoksulluğun ana çözümünün mesleksizlik eğitimi değil mesleki eğitimden geçeceğine inananlardanım. Acaba sizce yanılıyor muyum? Hoşca kalın dostça kalın, sevgiyle kalın!

Önemli Not: Değerli Okurlar! Bir yazarın en büyük hazinesi okuyucularıdır. Yazılarımın okunma sıklığı bendenizi daha çok yazmaya teşvik ettiğinin bilinmesini isterim. Mümkün olduğunca tarafsız, objektif yazmaya çalışıyorum. Okuyucularıma, yorum yapanlara şükranlarımı sunuyorum. Yorumlarınızı, eleştiri ve görüşlerinizi bekliyorum. Saygılarımla!