Yeni yıl çoğu kişi için yeni umutlar yeni hayaller ve iyi dilekler demektir herkes bir birine iyi dileklerini iletir. Bunlar  çoğunlukla sağlık, mutluluk ve başarı dilekleridir elbette. Umarım yeni yılda bu dilekler gerçek olur. Yeni yıl bir önceki yılı aratmaz inşallah!

            Huzur ve güvenin bileşeni mutluluk değil midir?  Mutluluğun pazarı var mıdır? Acaba alınır satılır mı? Mutluluğa rakamlarla değer verilip paha biçilebilir mi ?

            İnsanlar yaşadıkları, yaşattıkları en küçük olaydan mutlu olabilirler. Herkesin yaşadığı olaylar, hissettiği ve aldığı olumlu tepkiler mutlu ve mutsuzluklarını etkileyebilir. Her bireyin yüce yaradanın verdiği özelleri doğrultusunda mutlu olabilecekleri davranışları vardır. Bunlar bireyden bireye değişebilir. Değişmeyen ise toplumun tümünü kucaklayan, onların huzurunu, güvenini korumak için özveriyle çalışmaktan, mesaisini; bu benim görevim diye değil, insanların ihtiyacı olan huzuru sağlamak adına yapıyorum diyen anlayışların, insanlara insanca yaklaşımlarının vicdanlarında ve davranışlarında adalet terazisinin topunu dengede tutmasını bilenlerin oluşturdukları mutluluklar değil midir?

            Bu tür mutluluklar  bazen bireysel, bazen de kurumsal olarak karşımıza çıkar. Uygulayıcıları çoğu kez huzurumuz, güvenliğimiz için haklıyı haksızı ayıran kurumlarımız vardır. Kapısından içeri girerken sanki ayaklarımız tutulur, içeri girebilmek için gücümüz kalmayıverir. Hem de üzerimize yıldırım düşer, yanar mıyız diye endişe ederiz. Onsuz yapamayız ama nedenleri içine girmekte de tereddüt ederiz değil mi? Bazen basit bir sözcük olan "nasılsınız" sözcüğü şifa veren ilaçların yazıldığı bir reçetedir. Güler yüz, tatlı söz ve tutulan sıcak bir dost eli bile mutluluğun şifa kaynağı da değil midir?

            İnsanoğlu olarak topraktan geldik, toprağa döneceğiz. Peki ya nedir bu fani dünya telaşı? Nedir bu hırs, şan, şöhret, makam, para, iş, eş, öfke, şiddet, can ve gelecek kaygısı? Bakıyoruz ki herkes bir telaşa kapılmış, sonsuz ömrü unutmuş, günü kurtarmak için canla başla çalışıyor. Toprak doyursun gözünü diyorlar, doymayanlara. Doymuyorlar, hep daha fazlası, hep daha yükseği, hep bir fazlası. Peki ya dünya savaşı içerisinde çevresine bakıyor mu bunlar?

            Ah nerede o günler? Bahar gelip toprak yumuşayınca başlıyorlar toprağa koşmaya. Yazın güneşin altında kazdıkça kazıyorlar, bulduklarını sadece kendilerine ayırıyorlar. Hey, kardeşim! Dön bir bak, seni oraya getirenleri, sana kazma küreği verenleri görsün gözün. Bu toprak kimleri doyurmadı ki, bizi mi doyurmayacak?

            Malum kış şartları, havalar soğuyor, toprak sertleşmeye başladı. Baharın gelişiyle toprağı kazmaya başlayanlar, yazın topraktan alacağını alanlar şimdi tok. Anlamıyor hiç biri “aç”ın halinden. Biz o gözünü toprak doyurmayanlar yokken, kışın kazmaya çalışıyoruz toprağı. Kendi kazma küreğimiz var çok şükür. Toprak olabildiğince sert, ama yılmıyoruz. Zaten bize bahar geliyormuş, yaz bitiyormuş fark etmez. Biz her zaman topraklayız, her zaman kazma küreğimiz hazır. Ufak ufak kazıp azar azar alıyoruz mahsulümüzü.

            Gözümüz de gönlümüz gibi tok. Ama topraktan bizim alacağımıza da göz dikenler var. Dur demeye değil, payımızı almaya çalışıyoruz. Çalıyorlar, oyalıyorlar, hakkımız için sesimizi çıkartınca suratları asılıyor. Suçlu arsız olunca, haklı suçlu oluyor tabi. Arsızlarla uğraşmaktan yılmadık ama. Toprak sertleşiyor şu günlerde. Kazma küreği daha bir şiddetle vurmak lazım toprağa. Mahsulümüzü almak, başkalarına da kaptırmamak için.

            Belki tekrar olacak ama sözümüzün başında dediğimiz gibi yeni yıl çoğu kişi için yeni umutlar yeni hayaller ve iyi dilekler demek, herkes bir birine iyi dileklerini ilettiği gibi bizde 2020 yılının ilk yazısında iyi dileklerimizi iletelim. Yeni yıl  mutlu azınlığa değil herkese sağlık, mutluluk ve başarı getirsin. Umarım yeni yılda bu dilekler gerçek olur ve geçen yılı aratmaz. Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın!