Değerli okurlar! Her zaman millet olarak birbirimize kenetlenip vatan ve millet düşmanlarının amaçlarına ulaşmasına izin vermemek de gerekmez mi? Bu günlerde ülke olarak, millet olarak ağız tadımız, huzurumuz, morallerimiz hayli bozuk. Etrafımız ateş çemberi, ekonomik durumlar, terör olayları bir hayli can sıkıyor. Bakınız! Hemen hemen tüm ulusal ve uluslararası uzmanlar tarafından terör örgütünün amaç ve hedeflerinin dağınık, hatta anlaşılamaz olduğu ifade ediliyor. Katılırsınız veya katılmazsınız! Gerçekten de insanlık tarihinin genel kabul görmüş uluslararası hak, hukuk ve ilkelerden uzak, darma dağınık bir takım içi boş gerekçelerle ülkemiz ve milletimizi hedef alan terör örgütleri, en faşizan, hatta en ırkçı söylemlere de sırtını dayamaktan hiç sakınmadan, ülke güvenliği ve bütünlüğünü bozmak için sürekli fazla mesai içerisinde hareket ediyorlar. Bunları millet olarak, bu ülkenin yurttaşları olarak görüyor, duyuyor ve izliyoruz değil mi?

Bakınız! Yıllardır tüm risklere karşın başlatılan barış, uzlaşma, legal yaşamda hak ve özgürlükleri genişletme amaçlı olarak sunulan çözüm süreci de bir çok eksik ve hatalı yanları bulunmasına rağmen her ne hikmetse bir türlü amacına ulaşamadı. Hatta bu çözüm süreçleri bu milletin derdine çare olmadı ve büyük tahribatlara da neden olmadı mı? Acaba çözüm sürecleri neden amacına ulaşamadı? Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün! Şu gerçek bilinmelidir ki barışı tesis etmek dünyanın neresinde olursa olsun her zaman riskli ve savaştan çok daha zor olan meşakkatli ve zorlu bir süreçtir. Bunu elbette biliyoruz ve idrak ediyoruz. Her şeye rağmen, her tehlikeye rağmen, her zorluğa rağmen yine de barış gayesi ile yola çıkıldığı için “çözüm süreci” genelde bir çok değişik kesimlerden olumlu destekler aldı. Bunu da okuyor, görüyor ve izliyoruz.

Geçmişte uygulamaya konulan bu iyi niyetli süreçler, özellikle terör örgütleri ve yandaşları tarafından maalesef güçlenme ve silahlanma amaçlı olarak kötüye kullanıldı. Bu durum çok acı bir gerçek değil mi? Bırakınız silah bırakmayı, Irak ve Suriye”deki bir takım olumsuz gelişmeleri de arkasına alan terör örgütü çözüm süreci bağlamında lojistik ve personel bakımından genişlemeye devam etti ve ediyor. Yine çözüm süreci bağlamında hak ve özgürlüklerin yerelden ülke geneline yayılması, ekonomik, sosyal kalkınmaya ivme sağlanması amaçlanan bu süreçte ne yazık ki bazı aymazların da katkısıyla büyük yara aldı. Bunları da sürekli okuyor, izliyor ve duyuyoruz.

Bu ülkenin duyarlı bir yurttaşı olarak en büyük temennim; önümüzdeki süreçte aklı-selimin, bir takım sorumlulukların hatırlanarak dost hiçbir kişi, grup ve millete fayda getirmeyecek bu tuzaktan, sarmaldan çıkılması, düğümlerin çözülmesi, çocuklarımızın, gençlerimizin, ana-babalarımızın velhasılı milletimizin rahat nefes alması, ülkemizin sağlık, eğitim, refah, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü için bu treni kaçırmamamız gerektiğidir.

Bu ülkenin yurttaşları olarak tarihi geçmişimizi çok iyi hatırlayalım, okuyalım, öğrenelim. Tarihte bu kalkınma trenlerine her binişimizde bu tür aymazlıklarla milletimizin terör belasına bilinçli bir şekilde itildiği hep tekerrür etmiştir. Millet olarak bu gerçeği asla unutmayalım/unutturmayalım. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen bu ülkenin duyarlı bir yurttaşı olarak yine de asla umutsuz olmadığımı ifade etmek isterim. Yine bu milleti Suriye, Irak ve diğerleri ile kıyaslamak ve bundan umutlanmak isteyenlerin de şu gerçekleri çok iyi bilmelerini isterim.

Ülke olarak bin yıllık devlet geleneğinden geliyoruz, tarih boyunca çok büyük ihanetler, düşmanlıklar gördük. Kısa geçmişimizde de 60 İhtilalini, 80 öncesi tüm ülkeyi saran terörü, 90”ları gördük ve yaşadık. Ülkemizde birliğimizle, beraberliğimizle, kardeşçe çözülemeyecek, halledilemeyecek hiçbir şeyin olmadığını düşünenlerdenim. Yine bir kez daha vurgulamak istiyorum: Ülkemizde yaşanan PKK terörünün makul görülebilecek, sağlıklı bir gerekçesi yoktur ve hiçbir haklı gerekçesi de olamaz. Gerekçe olmayınca, yani hakka, hukuka dayanmayınca halktan uzun vadede güç almaları da asla mümkün olmayacaktır.

Değerli okurlar! Kimse kusura bakmasın! Dünyada ırka, dine, dile dayalı devlet modellemeleri çağı bitmiştir. Hele hele adeta et ve kemik haline gelmiş alt kimliklerin ırka, dile, mezhebe dayalı, terör destekli ayrımcı söylemleri dostu değil ancak düşmanı sevindirir. Özellikle böyle zor dönemlerde milletimize, hatta her yurttaşımıza çok önemli bir iş ve görev düşüyor. Sakın bayrılıkçı terör örgütlerinin ırkçı faşizan söylemlerinin tuzağına asla düşmeyelim. Bu güzelim ülkede Türk, Kürt, Alevi, Sunni, Zaza, Çerkez, Müslüman, Ermeni veya Yahudi... Her kim olursa olsun, her yerde ve her zamanda, her yurttaşımız terörizmle, terörle sorumlu, bilinçli, etkin ve legal biçimde mücadele etmek sorumluluğundadır. Bu ülkenin yurttaşları olarak kin, nefret ve ötekileştirme tuzağına asla düşmeyelim. Irkçı, mezhepçi, ayrımcı söylemlerden daima uzak duralım. Ne olur! Bütünleştirici, birleştirici, insanlık haysiyet ve onurunun, hakkın, hukukun evrensel değerlerin, argümanlarını, medeniyetin, çağdaşlığın, barışın, kardeşliğin tohumlarını kullanalım.

İzin verirseniz ülkemizde yaşanan bu hassas ve zorlu dönemde bu ülke için çok önemli bir söylemi ifade etmeden geçemeyeceğim: Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlanan her birey Türk”tür. Gerisi içi boş bir teferruattır. Hukukçular çok iyi bilirler. Hatta bunun için hukukçu olmaya da gerek yoktur. Yurttaşlar olarak hepimizin bilmesi gereken bir husustur. Anayasal vatandaşlıkta ırkçı, mezhepçi söylemler ve bağların yeri yoktur. Bu legal aynı zamanda baş tacı edebileceğimiz söylem, ülkede yayılmaya çalışan tüm kanser hücrelerini yok edici türdendir. Kısa geçmişte bazı aymaz politik söylemlerin, figürlerin; hesapsızca, düşüncesizce geliştirmeye çalıştıkları “Türkiyelilik” söylemi ise bir o kadar yapay ve öldürücü kanser hücrelerinin bizatihi kendisidir. Siyasetçilerimizin şu gerçeği gözardı etmemeleri ve iyi okumaları gerekmez mi? Siyaset, belli bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Ancak her zaman iki kere iki dört etmez siyasette. Masada yapılan ayrıntılı planların sahada bozulduğuna çok tanıklık ettik yakın geçmişte. Onun için çözüm veya açılım süreci v.s. süreçleri yürütürken çok dikkatli olunmalıdır.

Son olarak da Allah, ülke güvenliğimiz ve bütünlüğümüz için çaba gösteren başta güvenlik güçlerimiz, göz bebeğimiz Mehmetçiklerimiz, polislerimiz olmak üzere yetkili/yetkisiz herkesin yar ve yardımcısı olsun. Milleti için canını veren şehitlerimizin ruhu şad olsun. Gazilerimizin, mülk ve memleketlerinden olmuş yurttaşlarımızın da yine Allah yardımcıları olsun. Allah bu terör belasından ülkemizi bir an önce kurtarsın. Hoşça kalın dostça-kalın!