Değerli Okurlar! Elimizde olmayan nedenlerle epeydir sizleler birlikte olamadık, siz değerli okuyucularımı da çok özlemişim gerçekten. Yeniden birlikte olduğumuz için çok mutluyum. İnsana değer vermeyi ne zaman öğreneceğiz? Şu pandemi sürecinde saygı, sevgi, hoşgörü ve paylaşım gibi değerler gerçekten çok daha önemli hale gelmedi mi? Bilhassa da sevgi günümüzün en temel ihtiyaçlarından biri haline geldi değil mi? Belki de zaman bize sevginin en yüce bir değer veya duygu olduğunu da anımsatmadı mı?

Özellikle 2020 yılı! Sizleri bilmiyorum ama  daha bir yıl önce  olsaydı 14 Şubatların anlamsız, kapitalizmin oyunu olduğunu düşünürdüm. hatta bununla ilgili de  klişe sözleri de arka arkaya sıralar sizlerle paylaşmayı yeğlerdim. Ya şimdi? Artık öyle bakmadğımı itiraf etmeliyim.  Aşkın, sevginiin günümüzde ne de değerli duygu olduğunu anladığım günden bu yana tavrım yüz seksen derece değişti. Gerçekten keza tüketimi arttırmak için bile uydurulmuş olsa bu özel gün (14 Şubat Sevgililer Günü) yine de “sevgiyi” harekete geçirmiyor mu? Ne dersiniz, ne düşünürsünüz?

Öyle bir duygu seli ki bu, düşünsenize sevgiye yatırım yapacaksınız, sevgiliye, aşka da, daha ötesi de varmıdır acaba?  Senede yanlızca  bir gün. Sizce de  öyle değil mi? Şu görüşe katılmıyor değilim! Elbette sevgiye sadece bir günün ayrılması tartışılabilir ama 14 Şubat Sevgililer gününün kutlanılması tartışılmamalı diye düşünüyorum. Eskiden  cadde ve sokaklarda  ellerinde papatyalarla, kırmızı güllerle dolaşan kadınlar, erkekler ve gençler komik gelirdi eskiden, inanın bana! “Hay senin erkekliğine” diyerek erkekliğini kanıtladığını sanan hem cinslerinin cinsiyetçi yaklaşımlarının baskısı altında kalırdı birçok insan. elbette bu durum bizi de etkilediğini itiraf da etmem gerekir.

Şu yaşamakta olduğumuz pandemi etkisiyle de olsa bakış açımın değiştiğinden bu yana onlara da “sempatiyle” bakmayı tercih etmeye başladım. Eski çaylar bardak olmuş galiba! Şimdilerde yanımdan ellerinde çiçeklerle geçen bir erkek, bayan yada gençleri görsem inanın tebessüm etmeden duramıyorum. Hatta çok da hoşuma gittiğini ve zarar gelmez çiçek taşıyan bu kardeşlerimizden dediğimi ve mutluluğumu itiraf etmeliyim. Sevgi deyince bu günlerde özellikle kalbime sıcacık bir his yayılıyor çünkü gerçek  sevgi uğruna yapılanları verilen uğraşları  çok cesurca bulduğumu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugünlerde alaycı bakışların etkisi altında kalmadan hatta arkadaşlarının sohbetlerine meze konusu olacağını bile bile sevdasının, sevgisinin  arkasında durunları can-ı gönülden kutluyor ve onlara çok da imreniyorum biliyor musunuz? Hatta çok da önemsiyorum. Beceriksiz bir insan olarak keşke sevgi uğruna bende yapabilsem diye hayıflanıyorum.

Değerli Okurlar “Aşkını sokak ortasında ilan etmenin” bir başka hali değil midir bu tür kucaklardaki çiçek, dillerde ve davranışlardaki sevgi görüntüleri? An, sevginin kabından sıyrılışı, görünür olması, ispatı, meydan okuması değil midir? Aynı zamanda da aşkın en saf halinin bir bedende vücut bulması değil midir? ne dersiniz? Bundan böyle görüşüm şudur ki, sevdanın, sevginin hala nefes aldığının kanıtı ellerinde çiçeklerle sokaklarda özgürce dolaşan insanlar! Ayrca  Sevgiiler Gününü sadece kadınlara entegre etmeyi de doğru bulmayanlardanım! İllaki sevgisini erkekler gösterecek diye bir şart olabilir mi bu fani dünyada? İşin içine “cinsiyetçilik” ayrımının girmemesi gerektiğini de düşünenlerdenim elbette. Kadınlar en güzel çiçekleri hak ediyor algısından sıyırılıp kadın-erkek fark etmeksizin “insan” en güzel çiçekleri hak ediyor algısını yerleştirebilsek insanların bilinçlerine daha isabetli olmaz mı gerçekten? İnanın bu  öğrenildiği an toplulumzda birçok sorunun kendiliğinden aşılacağını düşünüyorum.

Kadınlarımız 14 Şubat  Sevgililer Gününde günde çiçek alan değil çiçek veren taraf da olabilir. Bu bir tercih meselesi olmalı, bırakılmalı artık bu angaryadan kaynaklanan tartışmalar da bir yana bırakılmalı diye düşünüyorum. Bir an önce  meselenin özüne dönülmelidir.  Ortaya çıkan bütün toplumsal olayların asıl nedeni de “sevgisizlikten” kaynaklanmıyor mu sizce Kadın cinayetleri temele inildiği an “sevgisizlikten” yaşanmıyor mu?

 Bakınız! Her yeni doğan kız çocuğunun birer kadın cinayeti kurban adayı olduğu bu güzide toplulumuzda kızlarımızı, kadınlarımızı yılda bir kez sevgi duygularının öznesi haline getiren bir gün, gerekçesi ne olursa olsun yine de iyi değil midir? Aynı durum biz erkekler için de geçerli, sevildiğini hissetmek, sevdiği tarafından önüne papatyalar serilmek onların da hakkı değil midir gerçekten? Sevginin var olduğunun her yıl anımsatılması ne de güzel bir duygu değil midir? Sevgi için emek vermeye değmez mi? Sevgi mücadeleyi hak etmez mi? çok soru sorduğumun da farkındayım elbette! Aşklara ambargo konulmasın,  sahip çıkılsın sevdalara! Ambargo konulursa  korkarım ki “aşka özgürlük istiyoruz” diye insanlar sokağa çıkarsa şaşırmamak da gerekmez mi? Sözün özü: yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşacağız diye boşuna mı demiş rahmetli Kayahan? Hoşca kalın dostça kalın, sevgiyle ve umutla kalın!