Değerli Okurlar! Ülke ve dünya olarak çok değişken, riskli, öngörülmeyen süreçlerden geçiyoruz.

Normalleşmesi yıllar alabilir. Ancak her ne koşulda olursak olalım; iyiyi, güzeli, doğruyu seçmeye, yapmaya ve yaşatmaya, bu uğurda mücadele etmeye devam etmekte gerekmez mi? 2024 yılının başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya; barış, sevgi, hoşgörü, adalet, izan, mutluluk, bereket getirmesini can-ı gönülden diliyorum. Bu güzelim ülkede ister genel de ister yerelde siyasetin başını çekenler binlere milyonlara hitap ediyorlar. Söyledikleri ile büyük kitleleri etkiliyorlar. Siyasetin çirkin dili ile konuşanlar, vatanımın, milletimin, devletimin birliğine, dirliğine zarar vermiyorlar mı? Siyaset yapan kişi, eğer çirkin bir dil ile konuşuyorsa, çıkıp da siyasete şiddet dilini sokuyorsa, kutuplaştırıyorsa, bölüyorsa, öfke kusuyorsa sizleri bilmiyorum ama ne derlerse desinler benim için hava niteliğindedir. Çünkü Hz. Mevlana’nın ‘’Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa, kıyıya o vurur’’ sözü hep aklımdan çıkmaz!
İnsanlar ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerine yakışanı yapmazlar mı? Acaba insanların bunca değerli şu fani hayatı (yaşamı) cehalete, kötülüklere, şiddete, ayrıştırma ve ayrımcılığa ve kişisel kaprislere, haksızlıklara, adaletsizliklere, yolsuzluklara kaptırması nedendir? Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir toplum için, başkasının emeğini ve sağlığını sömürerek refah ve mutluluğu aramak doğru mudur? Bu şartların içinde kazanılmış bir zenginlik, insanı ne kadar mutlu eder? Ne kadar da yakışır? Varsa, bunu yapanın insanlık kalitesi ne kadar olur? Kurnazlık, insanı ne kadar besler? Bakınız! Bu güzelim Coğrafyamız, dünyanın her köşesinden görünen, dünyaya açık bir model değil midir? Ona güzellik ve uygarlık yakışmıyor mu? B günkü teknolojinin, bilimin gücünün; deyim yerindeyse yatak odalarının gizemine bile girmesini bildiğinin, kurnazlıkları deşifre etmeyi kolaylaştırdığının, yaşamda gizli bir şey kalmadığının farkında mıyız? İnsan ne yaparsa, kendine yakışanı yapmaz mı? Zihniyet varsa yarına ümitle bakmak kolaylaşmaz mı? Toplumsal mutlu bir yaşam oluşturmak, dürüst siyasetin, kaliteli insan gücünün ve bu muhteşem varlığı Yaratan Yüce Allah'ın emri gereği değil midir? Acaba gelecek kuşakların bizleri izlediğinin de farkında mıyız?
Acaba yaşamı farklı mı algılıyoruz? Bir insanın çok iyi bir işinin yada statüsünün olmasının, çok fazla parasının olmasının, çok tanınan, makam ve mevki sahibi birisi olmasının; HAYATI mükemmel kıldığı görüşü, o kadar EMPOZE edilmiş ki bizlere, sanki bunlar olmazsa YAŞAM sadece bir KÜLFET olarak gözükür, olmuş gözlerimize! O halde gerçekten mutluluk nedir? Herhalde bu konu hemen hemen, herkesin kafa yoracağı, fikir beyan edebileceği, yorumlayabileceği ya da yanıtlayabileceği bir sual olsa gerek. Mutluluk bu kalıplarla sınırlandırılırsa hayatı boyunca bir dağ başında yaşayıp ağaç, dere, çiçek, böcek, birkaç hayvan, mevsimine göre kara bulanmış bir boşluk görüp, hayatında hiç çikolata dahi yememiş bir insanın yaşamdan aldığı mutluluğu nasıl tanımlamamız gerekir diye sormamız gerekmez mi? Ne dersiniz? İnsanoğlu olarak memnun değil miyiz ki dünyaya geldiğimize?
O halde bu dünyaya geldiğimize, memnun isek; içinde yaşadığımız bu ülkenin, bu kentin toprağını-taşını, aydınlığını-karanlığını, acısını-tatlısını, gülünü-dikenini, kavgasını-barışını, ekmeğini-suyunu hele hele İNSANLARINI sevmemiz de gerekmez mi? Şiddet, ayrıştırma ötekileştirme ve kutuplaştırmadan uzak; birazcık bile olsa, eleştirilere tahammül ederek, birbirimizin görüşlerine saygı göstermek suretiyle yaklaşarak; birbirimize kenetlenerek barış ve huzur içinde yaşamamız gerekmez mi? Her zaman dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyi değil midir? Bakınız! Dünyada ve ülkemizde yaşanan olaylara görüp duydukça, hayatın gün geçtikçe anlamını değiştirdiği, insanların ciddi bir bozulma yaşadığına şahit oluyoruz. Yani her alanda bir çeşit kirlilik yaşanıyor. Her şeye rağmen bu fani hayatı yine de yaşanılır kılan; değerleriyle yaşayan, hayata kendilerini bozdurmamış insanlar değil midir? Elbette bu kadim topraklarda kin ve nefretin yeşermemesi, her şeye rağmen sevgi ve hoşgörünün hakim olması da gerekmez mi? Kardeşçe kirlenmiş ve de kirlenmeye devam eden bu fani dünyada, ilke ve değerleriyle yaşayabilen, tertemiz kalabilen değerli dostlara binlerce selâm olsun!