Murat Dağı Yok Olamasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura’nın verdiği bilgilere göre Uşak’tan 20, Banaz’dan 6, Eskişehir’den 6 ve Sivaslıdan 2 otobüsü dolduran çevre gönüllüleri çalışmaları yerinde incelemek için Murat Dağı’na gitti. Ayrıca  Kütahya, Eskişehir, Aydın, Manisa, İzmir ve Uşak illerinden 14 Milletvekili, Eskişehir, Kütahya, Uşak ve Salihli’den çevre dernekleri, Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği, Uşak Sivaslı, Gediz Yenikent ve Gökler Belediye Başkanları,  Eskişehir ve Odunpazarı Kent Konseyleri, CHP, İYİ Parti ve ÖDP yetkilileri de destek için alanda yer aldı.

Bilirkişi heyeti, davacı avukatları (Uşak ve Kütahya Barosu Avukatları)  ve STK temsilcilerinden oluşun bir heyetle bahse konu alanda inceleme yaptı.

“ALTIN DEĞİL SU İSTİYORUZ”

Murat Dağı’nda açılmak istenen madene karşı oldukların yineleyen Öz Akcura ; “ Biz altın değil su istiyoruz. Mahkemenin olumlu ÇED raporunu iptal etmemesi halinde bölge halkıyla birlikte tüm gücümüzde mücadele edeceğiz ve kesinlikle burada altın madeni açtırmayacağız” dedi.

“ALTIN MADENİNE KARŞI HAYATIMIZI SAVUNMAK İÇİN BİR ARAYA GELDİK”

Gediz Nehri Havzası Fırdan Çevre Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Süleyman Özdemir de Murat Dağı’nda yaptığı basın açıklamasında  yaşanan süreç hakkında bilgiler verdi. Murat Dağı’nda altın aranması için 2019 yılı Mayıs ayında olumlu ÇED raporu verildiğini hatırlatan Özdemir kararın ardından Uşak ve Gediz belediyeleri, Uşak ve Kütahya baroları, Mimarlar Odası Uşak şubesi başta olmak üzere 60’a yakın dava açıldığını aktardı. Özdemir ; “  İşte bu dava üzerine mahkeme, bugün Karaağaç köyünün 360 metre üstündeki ormana tespit için Bilirkişi gönderdi. Ve biz Gedizli, Kütahyalı, Uşaklı, Aydın, Denizli ve Eskişehirliler, “altın madeni”ne karşı “hayatımızı savunmak” için bir araya geldik. Bugün burada Bilirkişi, tamamı orman olan 235 hektar alanda inceleme yapacak.

Bir anlamda Murat Dağı’nın altının mı, yoksa üstünün mü değerli olduğuna karar verecek.”

Şeklinde konuştu.

“10 MİLYONDAN FAZLA İNSANIN KADERİNİN MURAT DAĞI’NIN KADERİNE BAĞLI”

Özdemir açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı; “ Size bugün Murat Dağı’nın Ağrı Dağı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük su havzası olduğundan söz etmeyeceğiz. Size bugün Gediz nehrinin, Porsuk ve Banaz çaylarının Murat Dağı’ndan doğduğunu anlatmayacağız. Size bugün, “Menderes ve Sakarya nehirleri, Murat Dağı’ndaki binlerce pınardan besleniyor” da demeyeceğiz. Sizi bugün, “Murat Dağı’nda sıcak ve soğuk su aynı yerden çıkar” deyip şaşırtmayacağız. Yine size bugün yılkı atlarından, kırmızı geyiklerden, endemik bitkilerden; 10 milyondan fazla insanın kaderinin Murat Dağı’nın kaderine bağlı olduğundan da söz etmeyeceğiz.

“MADEN DEMEK ON BİNLERCE AĞACIN KESİLMESİ DEMEK”

Ama size bugün bizi ve çocuklarımızı bekleyen felaketten bahsedeceğiz. Eğer bu altın madeni açılırsa, önce ormanlarımız yok olacak. Çünkü maden demek on binlerce ağacın kesilmesi demek. Binlerce ton dinamit ile dağın un ufak edilmesi ve bereket fışkıran dağın ölüm çukurlarına dönmesi demek. Patlatılacak dinamitlerle evlerimizin duvarlarının üstümüze yıkılması demek. İklimin değişmesi, su kaynaklarının kuruması, bereketli ovaların çölleşmesi demek. Kısaca Murat Dağında maden açılması demek; önce suyun bitmesi ve sonra yaşamın yok olması demek.

Bununla da kalmayacak!

Birileri dağı yok edip altını alıp gittikten sonra burada kalacak milyonlarca ton arsenikli, civalı çöp olmuş toprak, soframızdaki ekmeğe ve domatese, dalındaki meyveye kadar her şeye zehrini bırakacak.

“BİZ SONUNA KADAR DAĞIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ”

Daha dün gazeteler yazdı. Fransa’da 15 yıl önce kapatılan altın madeninin pasa sahalarındaki arsenik, yağmurlarla toprağa suya karışmış ve çocukların kanında çıkmış. Anneler ve babalar çocuklarının toprağa ellemesinden korkuyormuş. Çocukların ağaçtan meyve koparıp yemeleri yasaklanmış.

Çünkü dağ taş her şey arsenikmiş. Eğer altın madeni açılırsa aynı kader bizi de bekliyor. Biz çocuklarımızın torunlarını görmesini istiyoruz. Biz çocuklarımızın 15’inde 20’sinde kanserden ölmesini değil, vadesi gelene kadar yaşamasını istiyoruz. Biz Murat Dağı’mıza baktığımızda buğday tarlalarını, domates, biber bahçelerini, incir ve zeytin ağaçlarını, dalında meyveleri görüyoruz. Toprağa ne ekersen onu biçersin. Biz bu topraklara ölüm ekilmesini istemiyoruz. Zengin toprakların fakir insanları olmak istemiyoruz. Biz ata yadigarı topraklarımızda yaşamak ve ürettiklerimizle yaşatmak istiyoruz.

Asıl olan yaşamak ve yaşatmaktır. Biz bugün buradaki bilirkişi heyetinden elini vicdanına koymasını, aklının sesini dinlemesini ve “altın”ı değil, yaşamdan yana karar vermesini bekliyoruz”

Editör: TE Bilişim