Adam o an yalnızlığı iliklerine kadar hissetti bir adım dedi sadece bir adım, bir adım önce var bir adım sonra yok, insanı yalnız bırakmaya bir adım yetiyor demek ki diye düşündü. Kapıdan bir daha bakar ümidiyle bir süre daha orada bekledi ama görevlilerin ikazıyla dışarıya çıkmak zorunda kaldı.

Hızlı adımlarla merdivenleri indi, koşa koşa çıktı dışarıya, pandemi servisinin pencerelerinin olduğu tarafa gitti ve hemen karısını aradı.

- Hanım ben dışarıdayım senin odanda pencere var mı?

- Var

- Ne tarafa bakıyor, pencereden ne görüyorsun?

- İnsanlar çöp bidonlarını bir yokuştan çıkarmaya çalışıyorlar, Otopark var bide…

Hemen dediği tarafa yöneldi ve karısını pencerenin önünde gördü, yaklaştı, bir şey  söylemeden uzun uzun baktı,  gönlü bulutlandı,  biliyordu ki bu bulutlanmanın sonu yağış olurdu ama tuttu kendini, “Güçlü olmalısın, sen ağlarsan o ne yapar?” dedi kendi kendine,  ona nasıl destek olabilirim diye düşündü ve aradaki mesafeden dolayı biraz sesini yükselterek  “Ben bir telefon kadar yakınım sana bir aksilik bir ihtiyacın olursa muhakkak ara” dedi. Karısı, pencerenin yarım açılan kısmına kafasını eğerek “Sen git artık, beni merak etme, hem çocuklar da merak ederler, bir şey lazım olursa telefon ederim sana”  diye seslendi. Adam yineledi ; “ Yalnız bak bir şey olursa muhakkak ara, gece gündüz deme, tamam mı?” kadın kafasıyla olur işareti yaptı ve “Hadi git artık” diyerek el sallamaya başladı. Adam gitmek için yeltendi hatta 4-5 adım attı ama durdu, tekrar döndü ve pencereden ona el sallayan karısına son bir kez daha baktı, o an yüreğinin ta derinliklerinde hissettiği ve onu baştan ayağa sarsan tek duygu çaresizlikti… Ne zamandır  kendini bu kadar çaresiz hissetmemişti…

Hayvanlarını yemledikten sonra üstünü değiştirdi ve çocuklarına akşam yemeği hazırlamak için mutfağa girdi. Çocukları olanları anlayacak kadar büyük olmalarına rağmen üstlerine anasızlığın gölgesi düşmüştü, onların bu mahzun duruşu adamın yüreğini parçaladı ama hemen doğruldu çünkü o babaydı ve bir baba gibi davranmalıydı;  “Tamam hadi sıkmayın canınızı annenizin sağlığı iyi Allah’a şükür, endişelenmenize gerek yok hem siz kocaman oldunuz kendi ihtiyaçlarınızı kendiniz karşılayabilirsiniz,  ama dikkat edin artık size de dışarıya çıkmak yasak ne olur ne olmaz ”

Akşam yemeğinden sonra her zaman yaptıkları gibi çay demledi, açık ve şekersiz çayını aldı, pencerenin önündeki tahta makete oturdu, maketin boş kalan sol yanına baktı; “Her akşam yemeğinden sonra buraya oturur, güneşinin karşıki dağa vuran ışık halelerini izlerken çayımızı yudumlardık.. Bugün yalnız kaldın, yoksun kaldın, meğer ayrılık yokluğun en yalın, en acı haliymiş, aşk yoklukta depreşiyor demek ki” diye düşündü . Ardından sadece kendi duyacağı bir ses tonuyla mırıldandı “Ama olsun varsın ne yapalım,  ayrılık olmasaydı vuslatın bir manası olur muydu?”

Ertesi gün sabahın ilk ışıklarıyla pandemi acilinin kapısındaydı. Zaten etraf alınan güvenlik önlemeleri sebebiyle sakindi, birkaç kişinin olduğu giriş kapısına yaklaştı görmeye alışık olduğu beyaz giyen görevlilerden biri “Buyurun beyefendi” dedi. Adam, “Karım şu an pandemi servisinde yatıyor biz ikimiz de aynı zamanda hastalandık,  onda varsa bu kovid muhakkak bende de vardır. Lütfen bana da bakın” dedi.

Görevli,  adama biraz daha yaklaştı ateşini ölçtü, o ufak aleti yine parmağına taktı, değerleri okuduktan sonra sordu,

- Halsizlik var mı ?

- Çok az ?

- Nefes almada zorluk çekiyor musunuz?

- Hayır?

Biraz önce gayet nazik ifadelerle konuşan görevli, sonuçlara baktıktan ve sorularına yanıtları aldıktan  sonra biraz daha yaklaştı, onu düşündüğünü ve hasta olmasını istemediğini belirten bir tavırla;

- “Bak ağabey burası kovidli hasta kaynıyor, sen de hiçbir belirti yok, şimdi burada kan alınacak, tomografi çekilecek, belki kovidli hastalarla yan yana bekleyeceksin bence hiç girme buraya, evine git”

-Adam kararlıydı ; “Yok kardeşim gitmem.. Ben hepsine razıyım, ya ben de hastaysam, ya başka insanlara bulaştırırsam, bütün tetkikleri yapın, sende hastalık yok deyin ben öyle giderim”

- “Sen bilirsin ağabey benden günah gitti” diyen görevli boş bir muayene yatağını göstererek oraya geçmesini söyledi, burada kan alındıktan yaklaşık yarım saat sonra yine beyazlar içindeki bir refakatçi ile tek sıra halinde tomografiye oradan yine tek sıra halinde bekleme salonuna alındılar. Bu odalardan dışarıya çıkmak yasak idi, adam odada tek başına kalıyordu biraz sonra karşı odaya  yaşça ondan biraz daha küçük birini getirdiler.  İkisi de oda kapısın önüne kadar geldi, odanın dışına adımlarını atmamaya özen göstererek konuşmaya başladılar.  Kısa bir tanışma merasiminden sonra konu esas meseleye geldi. Genç; “ Ağabey ben her sene en az bir kere muhakkak sağlam bir grip olurum, hasta olduğumda hanıma sobayı yaktırırım, üstüme de kalın bir yorgan, bir güzel terlerim, ertesi güne hiçbir şeyim kalmaz. Bu sene de aynısı oldu ama bu kovid midir nedir kadın korkmuş ağabey illa ben seni hastaneye götüreceğim diye tutturdu, (odanın öbür tarafındaki camdan görünen insanları göstererek) bak orada beni bekliyor sana gitmeyelim dedim, işte böyle beklersin”

Yaklaşık 2 saat sonra koridorun başından gelen sesle irkildi, ismini duyar duymaz kapının önüne fırladı “ne oldu?” diye sordu, Doktor; “Eşyalarınız varsa alın sizi servise çıkaracağım, büyük ihtimal kovidsiniz” dedi.

Ne olur ne olmaz diye yanında getirdiği eşyalarını aldı, koridorun sonunda bekleyen görevlinin yanına gitti, iki kişiydiler. Görevli “Beni 3 adım geriden takip edin” dedi sert bir ses tonuyla, takip ettiler asansörün yanına geldiler asansörün kapısı açılınca yeni direktifler geldi; “İçeriye girin, biriniz sağ köşede diğeriniz sol köşede durun, yüzünüz duvara baksın geriye dönmeyin”,  öyle yaptılar, sonra görevli girdi ve kapı kapandı asansör yukarıya çıkmaya başladı.  Bu davranış şekli adamı derinden etkiledi hayatında ilk defa bir asansörde arkası kapıya dönük bir şekilde duvara bakarak duruyordu. “Demek ki bu hastalığın o kadına bulaşmaması için böyle yapılması gerekiyor” diye düşündü.

Asansör durdu kapı açıldı dışarıya çıkan görevliyi 3 adım arkadan takip etmeye devam ettiler geldikleri yeri tanımıştı burası karısının yattığı servisti, bu yaşına kadar birçok kez hastaneye gitmişti, birçok serviste yatmıştı ama hiçbir zaman bir servise girerken bu kadar sevinmemişti.