Değerli okurlar! Acaba biz insanların doğumumuzdan ölümümüze kadar olan vademizde kaç tur koştuğumuzun, hangi parkurlardan geçtiğimizin sayılamayacak kadar çok olduğunun da farkında mıyız? Elbette doğanın, Yüce Yaradan”ın bize sunduğu iyi-kötü bazı tercihlerin benliğimizde yüklü olduğunu da idrak etmemiz gerekmez mi?

Bakınız! Hırs denen olgu yada davranış, tercih dünyamızda bizleri yönlendiren doğal, itici güçlerden birisidir.  İşte bu hırs denen olgu eğer aklımızın ardında kullanabilecek bir yetiye kavuşursak faydalı aksi halde yani hırsımızın aklımızdan evvel işlemesine müsaade edersek duvara toslayabilmemiz mümkün değil midir? İnsanoğlu olarak bu fani dünyada kan, revan içerisinde koşup duruyor, geriye dönüp bakmadan hep kazanmak için gece, gündüz didiniyor, büyük bir hırsla ve durmaksızın kazanmak üzere ok gibi yerlerimizden fırlıyor, saatlerimizi ne pahasına olursa olsun sadece galibiyetlere ayarlamıyor muyuz? Keza yorulup, galip gelemeyeceğimiz yarışı içimize sindiremiyoruz.  Bu yarış, bu kuralsızlık içerisinde bize dünden baki kalmıştı ve bugün de hala vaki. Yarın da, kimsenin kimseye ‘’peki’’ demiyeceği hırsla kuşanmışlık devam edecek elbette.

Belki insanoğlu olarak koştukça daha atik olabiliyor, daha hızlı koşmayı öğreniyor olabiliriz, ama sona geldikçe dengemiz dağılıyor, takatımız kesiliyor, bu kadar ıstıraba ve yorgunluğa değer mi sorusu başımızda dönmüyor mu? Acaba yılın son takvim yaprağında, Aralık ayının son gününde, son gece yarısı, bir dönem koşusunun, bir turun bitiminin ‘’artık bu kadar yeter’’ tavsiyesi olduğunun da farkında mıyız? Bu tavsiyeye uyup, uymama tercihi size kalmış. Hırs ile akıl yarışında kimi öncelediğiniz tamamen size bağlıdır. Unutmayınız ki, hayat köşe taşlarıyla döşenmiş uzun bir maratondur. Her yılbaşı hayat maratonumuzun bir evresi. Bu hayat maratonu bize bir maziye, bir istikbale bakmamıza, kendimizi muhakeme etme fırsatı da vermiyor mu? Maziye baktıkça hayrete düşmeden layihamızı tamamlayamıyoruz. Omuzlarımıza binen yüklerin altında ezilme pahasına nasıl dayandığımız gözlerimizin önüne getirmiyor muyuz?

Engelleri teker, teker nasıl atlattığımız aklımıza düşüyor. Hayatın çepel tarafında; düşmemek için çarpışmaların anlarını duyumsuyoruz. Kah meydanlarda pehlivan gibi güçlü ve gürbüz, kah kuru bir dal gibi zayıf ve cılız, bazen de sahalarda koşturan, yarışan bir atlet, bazen de tribünlerde oturan ateşli bir amigoyuz. Ömür boyunca bu yarış dolu dizgin de devam etmiyor mu? Saatler sonra, daha dün doğup beraber büyüdüğümüz can dostlarımızın, belki de bazılarını gömdüğümüz yıla veda edeceğiz. Öyleyse yıllar ötesinden başınızı kaldırıp insanın uzun koşusuna geniş pencerelerden tekrar bakmamız da gerekmiyor mu? Sizleri bilmiyorum ama bendeniz kendi namıma tekrar tekrar baktım. Biten yılın insanoğlu için en iyisi olmadığını da gözlemledim. Çünkü geçen bir yıl zarfında insanoğlu aynı anda topyekûn birbirini yok etme yarışına kapılmış, keza medeniyet yarışı” adı altında, yağma dünyasında, masumun üstünü zulmüyle çiğneyip geçtiğini bilmeyen, görmeyen var mıdır? Geçen yılın huzur ve barışı esirgediğini, savaşları kızdırıp, ağızından alevler kustuğunu, zengini, güçlüyü tutup fakiri, fukarayı ve güçsüzü ezdiğine de tanık olmadığımız iddia edilebilir mi?

Dünyamızın ahvali bu şekilde tasarlanmış ne yazık ki. Kimimizde hırs, kimimizde akıl ağır basıyor. Unutmadan; bu hayat yarışında bir varmış bir yokmuş misali, bir tek alımlık nefeste göçüp gidiyoruz.. Öyleyse yeni yılı selamlarken aklın umuda sarılıp, tükenmeden makul yolda ölçülü ve tutarlı olarak ilerlemesini dilemek, aklın ve sağduyunun önünde koşan; aşırılıklarla yoğunlaşmış hırslarımızdan arınmamızı temenni etmek bir yurttaş olarak hakkımız olsa gerek! Yeni yılda hırslarımızdan arınmamız dilek ve temennisyle herkesin yeni yılını kutluyor,yeni yılın insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Hoşça kalın dostça kalın!