Değerli Okurlar! Verilerden yola çıkarak altın madeni işletmesinin olası neticeleri nelerdir? Bunları toplumsal sorumluluğumuzun ve görevimizin bir gereği olarak dilimizin döndüğünce sizlerle paylaşmanın toplumsal mutabakat açısından herhalde daha isabetli olacağını ifade etmek de gerekmez mi?

Murat Dağı yerleşkesindeki yaklaşık 6 milyon m'lik alanda, hiç bir şekilde ağaç ve canlı varlığından söz edilemeyeceğinin de farkında mıyız? Yerleşkedeki 1 milyon ton siyanürlü toprağın, maden çalışmaları sırasında açılan 25 km’lik alandaki çukurla beraber Kütahya ve Uşak'a miras kalacağını da biliyor muyuz? Yaşanması muhtemel sismik hareketlilik nedeniyle veya sıralı dinamit ünitelerinin patlatılmasıyla birlikte Uşak’ın içme suyunu sağlayan Küçükler Barajının, siyanür sızıntısı sebebiyle zehirlenmiş olacağının da farkında mıyız?

Siyanür; 27 derece üzerindeki her sıcaklık sonucu buharlaşarak havaya karışabilen ölümcül sonuçları olan bir kimyasal olduğuna göre, sözkonsusu siyanürün toprağa düşeceğini ve üretimi yıllarca etkileyecek olan siyanürün, sadece bir nesli değil bir çok nesli doğuştan veya yaşamları boyunca doğrudan etkileyeceğini de biliyor muyuz? Gediz Iramağı, Büyük Menderes Iramağı, Küçük Menderes Iramağı, Sakarya Iramağı, Susurluk Çayı vs. Murat Dağı'ndan kaynağını aldığı için Ege Bölgesi'nde yüksek miktarda siyanür sızıntısına bağlı hava, su ve toprak kirliliği oluşacağını, bu kirliliğe bağlı olarak da başta kanser olmak üzere sağlık problemlerinin baş göstereceğinin de farkında mıyız?

Gediz Ovası, B. Menderes Ovası, Salihli Ovası, Sakarya Ovası, Menemen Ovası, Küçük Menderes Ovası, Aydın Ovası, Çivril Ovası, Buldan Ovası ve buna benzer birçok ovanın kirlilikle boğuşarak yok olmaya başlayacağını ve gıda güvenliğimizin tehlikeye gireceğini de biliyor muyuz? Banaz Çayı'nın içinden aktığı Uşak Kanyonu (Dünya'nın en büyük II. kanyonu) kirlilikle mücadele ile boğuşacağının da farkında mıyız? Pamukkale travertenlerinin büyük zarar göreceğini, hatta zamanla suyunun kuruma noktasına da geleceğinin de farkında mıyız? Murat dağından beslenen söz konusu akarsuların döküldüğü denizlerin daha da kirleneceğini de biliyor muyuz? Bölgenin beşeri faaliyetlerinin durma noktasına geleceğini, (turizm, tarım, hayvancılık, termal faaliyetler vs.) bölgenin doğal ve yaban hayatı tamir edilemez zararlar göreceğini, bölgedeki yaşamın da derinden etkilenececğinin de farkında mıyız?

Tüm bu olumsuz gelişmelere bağlı olarak 15 milyondan fazla insanın sağlığı tehlikeye gireceğini, mevcut veya inşa edilecek barajların su niteliği tehlikeye gireceği için bölgenin ve ülkemizin azımsanamayacak ölçüde maddi zararlara gireceğini de biliyor muyuz? Sağlık ve temizlik harcamalarımızdaki artış gün geçtikçe önü alınamaz bir sorun haline geleceğini, hepsinden de önemlisi çocuklarımıza ve torunlarımıza baştan aşağıya çevre kirliliğine bulanmış bir gelecek hazırlamış olacağımızın da farkında mıyız?

Pekala altın madeni açmak yerine bölgede ne yapılabilir?

Murat Dağı, tıpkı Çivril Akdağ Milli Parkı, Bolu Yedigöller Milli Parkı, Kuş Adası Davutlar Milli Parkı gibi bir milli parka çevrilerek korunabilir. Burada doğa turizmi, termal turizm, sağlık turizmi, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetler ile tarım, hayvancılık ile bölgenin yüksek katma değerli bir alan olması sağlanamaz mı?

Yapılacak doğayla uyumlu tesislerle ve Uşak ve Zafer havaalanları ile Murat Dağı dünyanın dört bir yanı turist çeken bir cazibe merkezi haline getirilemez mi? Böylece Murat Dağı’na açılması planlanan altın madeni işletmesinde sadece 100 kişi istihdam edilebilirken söz konusu turizm çalışmaları ile binlerce kişiye sürekli bir istihdam alanı da oluşturulamaz mı?

Son söz; Murat dağıına altın madeni işletmesinin açılmaması ve engellenmesi yönünde başta Uşak ve Kütahya illeri olmak kent dinamikleri ve halkın katılımıyla topyekün bir mücadele yapılması da gerekmez mi?