Hiç düşündünüz mü? Acaba milli eğitim anlayışımızın, yeniden revize edilmesi ve yeni eğitim sistemimizi meslek ve teknik eğitim üzerine kurmanın zamanı da gelmemiş midir?

Aslında ülkemizde, üretim alanlarında, nitelikle elemana ihtiyaçları olduğu toplumun tüm katmanları, etkin ve yetkin kişi ve kuruluşlar tarafından hep söyleniyor olmasına rağmen milli eğitim, üniversiteler, şirket ve işletmelerin, bu konudaki önerilerinin yeteri kadar dikkate alındığı söylenebilir mi? Oysa kurum/kuruluş, özellikle de sanayi kuruluşlarımızın yerel, ulusal ve küresel alandaki, başarıları için, nitelikli ara eleman gereksinimi, olmazsa olmaz konumda da değil midir?

Sakın yanlış anlaşılmasın bir eğitim planlama uzmanı değilim ancak bu durum gerçekleri ifade etmeye engel midir? Geldiğimiz noktada nitelikli eleman, ülkelerin, işletmelerin ve şirketlerin de en önemli zenginliği değil midir? Geçmişte, ulusların zenginliğinin, en önemli göstergesi, doğal kaynaklar iken zamanla para, makine, fabrika gibi sermaye malları üstün konuma geçti. Bugün ise üretimin, en önemli faktörü, bilgi, beyin gücü ve insan kaynağıdır. O halde neden gereğini yapmıyoruz? Neyi bekliyoruz? Bu konuda beklemek, gereğini yapmamak hiç bir zaman kazandırmaz ve de bu güzelim ülkeye de kaybettirmez mi?

Bakınız! İçinde bulunduğumuz bilgi ve iletişim çağında, artık sanal şirketler, akıllı işletmeler, öğrenen kuruluşlardan söz ediliyor. Global pazarlarda rekabette, en önemli silahın ise kas gücü değil, beyin gücü olduğu, artık her alanda kabul gördü ve görmeye de devam ediyor.  Ayrıca da yetişmiş iş gücü,  ekonomik başarının temelidir. Artık, bilgili ve becerikli insan gücü, içinde bulunduğumuz, teknoloji ve bilgi çağında, fiziksel sermayenin önüne geçmiştir. Mesleki eğitimin kalitesi, belli standartlara ulaşmadıkça da nitelikli eleman yetiştirmek, çok zor olduğu gibi, başta iş dünyası olmak üzere arzu edilen verimin de alınabilmesi sözkonusu olabilir mi?

Öte yandan mevcut sanayimizin,  ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde vasıflı iş gücüne sahip değiliz. Acaba iş gücümüzün sanayimize, paralel olarak gelişme gösterdiğini söyleyebilir miyiz? Ülkemizde mesleki eğitim veren kurumların, hem sayısının, hem de kalitesinin yetersiz olduğunu bilmeyen de var mıdır? Bunların yanında mevcut olan bu husustaki kurumların, gelecek endişesi taşıyan gençlerimiz tarafından yeterince ilgi gördüğü de söylenebilir mi?

Elbette nitelikli tekniker ve ara eleman yetiştirilebilmesi için, meslek yüksekokulları ve iş dünyası işbirliği esastır. Milli Eğitim Bakanlığı, başta olmak üzere, konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşlar, bu alanda ciddi gayret göstermelidir. Nitelikle ara eleman için, ülke ve kent bazında, iş gücü planlaması şarttır. Planlama, bir iş ya da etkinliğin gerçekleştirilmesi ile ilgili bütün temel bilgilerin önceden düşünülmesi, öngörülmesi, tasarlanması, düzenlenmesi ve uygulamaya hazır hale getirilmesi değil midir aslında? Öyleyse neden işgücü planlamasını hep söyleyip duruyoruz da bir türlü beceremiyoruz? Herkesin her konuda uzman geçindiği toplumumuzda acaba işgücü planlaması yapacak uzmanılarımız mı yoktur? Yok olduğunu söyleyebilmek mümkün müdür? Şayet yoksa samanın bile ithal edildiği ülkemizde işgücü planlama uzmanlarını ithal etsek kötü mü olur? Hatırı sayılır teknik üniversitelerimizden mezun olan gençlere fırsat verebilsek acaba bu konuda dünyanın en iyi uzmanlarını yetiştirmek de sözkonusu olmaz mı?

Bizim anladığımız, gördüğümüz veya deneyim ve tecrübelerimizin bize verdiği değerler gösteriyor ki  işgücü planlaması, doğru sayıda kişiyi doğru zamanda, doğru işlerde, doğru beceri, tecrübe ve yeteneklerle işe almaya yöneliktir. Bu durum ise bu güzelim ülkemiz ve bu güzide toplumumuzda hangi becerilere ihtiyaç duyulduğunu bilmemizi sağlayan analizleri de gerektirmiyor mu? Öyleyse hal böyleyken çalışanların,  doğru becerilere sahip olduğundan ve doğru işlerde olduğundan emin olunması için, planlamaya ivedilikle de gereksinim yok mudur? Keza iş gücü planlamasının, tek başına yeterli olduğ da söylenebilir mi? Elbette söylenemez. Günümüzde işletmelerle yapılacak işbirliği yanında, mesleki eğitim yapan okullardaki, bina, atölye, laboratuarın yeterli alan, ders araç-gereç ve iç donanımlarının üst seviyede eksiksiz bir şekilde tesis edilmesi de gerekmez mi? Öğretmenlerin, öğretim elemanlarının da,  bilgi ve becerileri, yeterli ve ilgili meslek alanında çağın gelişimini takip edebilicek tarzda, kendisini devamlı yenileyebilecek nitelikte olmasıda gerekmez mi?

Özellikle üniversitelerimizde mesleki alanda, istihdam edilecek öğretim elemanlarının, yeterli bilgi ve pratik yönden, ilgili sektör deneyimi olma, mesleki konularda,  düzenlenen kongre, sempozyum  kurs ve fuar gibi etkinliklere  sürekli katılımın sağlanarak, yeniliklerin takibi ve kendilerini geliştirebilme imkanlarının sağlanmasının yol ve yöntemlerinin de açılması gerekmez mi? Gerek kentlerimizde gerekse yurt sathında nitelikli ara eleman ve teknik elaman yetiştirebilmek için, kurum/kuruluşlar, sanayi, meslek liseleri ve üniversiteler arasında işbirliği, koordinasyon ve takip de gerekmez mi?

Bu güzelim ülkemizde, kentlerimizde bu işbirliğini başarı ile sürdüren şirketler ve işletmelerin olmadğı iddia edilebilir mi? mevcuttur. Bu başarılı şirketlerimizin, meslek yüksek okul okul öğrencilerine, uzun dönem staj olanağı sağlıyorlar. Öğrenciler bu sayede, hem pratik yapma, hem de yeni teknolojileri öğrenme olanağı yakalıyorlar. Bunları görürken, izlerken neden mesleki eğitime kanalize edemiyoruz? Allaha çok şükür ülke olarak yağımız var, unumuz var, şekerimiz var ama her ne hikmetse helva yapmakta zorlanıyoruz hatta yapamamıyoruz? Acaba helvayı neden yapamıyoruz?

Ayrıca ülkemizde arzu edilen boyutta olmasa da staj sırasında, bazı şirket ve işletmelerin personeli tarafından öğrencilere kalite sistemleri, genel organizasyon bilgisayar uygulamaları,  konusunda seminerler de veriliyor.  Bu kapsamda çalışan öğrencilere, yemek, servis, ücret ve sigorta gibi sosyal haklardan da yaralanmaları sağlanıyor sağlanmasına da  ancak yeterli olduğu da elbette söylenemez. Acaba çağımızda, her alanda,  uluslararası rekabette, üstünlük sağlayabilmek için, nitelikli insan gücüne sahip olmanın belirleyici rol oynadığının açık ve kesin olduğuna acaba neden kulaklarımızı tıkıyoruz? Gören gözlerimiz de neden kapatıyoruz? Öyleyse ekonomik başarı sağlamak istiyorsak, nitelikli ara elaman,  yetiştirmek için, ülkemizde, istinsnasız her kesim, her kurum ve kuruluy elini taşın altına koymalıdır. Ayrıca nitelikli işgücü,  ülkemizin, bugün olduğu gibi,  gelecekte de her alanda,  kalkınması,  özellkle de  insanımızın, istihdamı  açısından, bir zorunluluktur. Acaba nitelikli işgücü yetiştirmenin yegane yolu dinamik, ayağı yere basan piyasayla sanayimizle entgre olan bir eğitim sisteminden, plan, program ve stratejiden geçmez mi?