Acaba bir toplumda farklı olan düşünceyi üretmek bir hayli de zor  değil midir? Aynı zaman da içinde yaşadığınız sistem, içinde bulunduğunuz ortam sizi adeta benzeşmeye veya aynılaşmaya körüklemez mi?

Acaba günümüzde farklılıklara, çeşitliliğe, farklı düşünceye tahammül edemeyen bir toplum düzeni içinde yaşadığımızın da farkında mıyız? Öyleyse sorun sadece farklı, kalıplara karşı çıkan ve statükoya meydan okuyan düşünceyi üretmekten ibaret değildir. Böyle bir düşüncenin iletişim kanalları üzerinden aktarılması da aynı derecede sıkıntılı ve zorlu bir süreç de değil midir? Yaşamımız boyunca  alabileceğimiz tepkileri düşünerek aklımızdan sildiğimiz kimbir kaç tane parlak fikir olmuştur değil mi? Kaç kez zihninizin dehlizlerinden dilinizin ucuna gelen bir fikri söylemekten vazgeçtinizi hatırlar mısınız? Bir ışık gibi oluşturduğunuz parlak fikri, ‘tahammülsüzler’ tarafından saçma veya gülünç bulunur diye söylemekten çekindiğinizi de hatırlamaz mısınız? Önemli bir soruna çözüm olacak, sizi heyecanlandıran ve önemli bir önerinizi söylediğinizde, kaç kez yüzünüze garip bir ifade ile bakıldığı duygusuna kapıldığınız olmamamış mıdır? Bir toplantıda yada bir platformda bir teklifinizden dolayı saygısız bir karşı duruşla karşılaştığınız için kaç kez “keşke dilimi tutmaya becerseydim” diyerek üzüntü ve pişmanlık yaşadığınız anlar da olmamış mıdır? Bazen de değişim gayretleriniz akibete uğradığı için kendinizi ‘yabancı ve öteki’ hissettiniz anlar da olmamış mıdır?

Bir toplumda farklı olmayı başaran ve bunun unsurları olan düşünce tohumlarını üreten insanların bu durumlarla sıklıkla karşılaştıklarına tanık olmuyor muyuz? İşte asıl mesele, bu izah etmeye çalıştğımız sorunların, yaratıcılığın ve özgür düşüncenin karşılaştığı bilinen en yaygın sorunlar arasında yer alıyor olmas değil midir? Eğer içinde bulunduğunuz toplumun yada topluluğun saygı, hoşgörü, empati, farklılıkları ve değişimi benimseme özellikleri yeterince gelişmemiş ise; yaratıcı, özgür, aykırı veya farklı fikirler sadece kabaca eleştirilmekle kalmaz, o fikrin sahibinin  değişik şiddet türlerine de maruz kalabililmesi sözkonusu değil midir? Bu çağda bile düşük kültür, toplumu, onun ortalama değerleriyle aynılaşmanızı ister, toplumun ortalama değerleri ile benzeştiğinizde, ‘mahalle baskısıyla’ da karşılaşmazsınız. Kalabalık içinde kaybolup gittiğinizde bile, hiç kimse sizi fark etmez, kendinizce yaşar gidersiniz. Hiç düşündünüz mü? Acaba kişi, farklılığı  özellikle de kendi  farklılığını oluşturmayı neden tercih etmelidir?

Bakınız! Müziği albenili yapan, notalar değil; seslerin ve sessizliğin aralarındaki farklılıklar da değil midir? Gelişmenin, büyümenin ve ilerlemenin özünde farklılaşma yok mudur? Bugünün sert, katı ve acımısız rekabet dünyasında da aynılaşarak ve monotonlaşarak ayakta kalmak mümkün olabilir mi? Öyleyse bir toplumda bireylere enerjiyi yaratacak olan farklılık tohumlarını ekmek ve gelişmesine geçit vermek ve imkân tanımak da  gerekmez mi?

Aslına bakılırsa farklılık, bir yaratıcılık konusudur. Sosyal ve kültürel iklim, insanların yaratıcılıklarını geliştirmesine ve ifade etmesine izin vermezse, kolektif veya bireysel farklılıklar da oluşmaz. Özgür düşüncenin ve yaratıcılığın önündeki en büyük engellerden birisi de, düşüncelerinizden dolayı yargılanma endişesi değil midir? Düşünceye yasak koyan yasaların varlık nedeni de bu değil midir? Bu yasakları bazen ailemizin, kimi zaman içinde yaşadığımız sosyal ve kültürel iklimin koyduğunu söyleyebilmek de mümkündür. İşin en ilginci de, kendi yaratıcılığımızın önüne engel ve yasak koymada en etkili olan öznenin, kendimizin olması değil midir? Buna, kendi yasaklarımızla kendimizi prangalamak denilebilir. Acaba bir toplumda, korkunun duvarlarını yıkmadan özgür düşüncenin ve yaratıcılığın görkemli ufkuna erişebilmek mümkün olur mu? Acaba günümüzde özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda,  farklı bir fikir üretip bunu toplum önünde ifade ettiğinizde, niteliği ve düzeyi değişebilen bir tepki ile karşılaşmanız olası değil midir? Bu tepki de aslında, içinde yaşadığınız toplumun niteliklerini ve değerlerini ifade etmez mi? Ancak önemli olan, bu tepkiler karşısında sizin nasıl davrandığınız, sizin davranış biçiminiz ve sürdürülebilirlik anlayışınız, en önekmlisi de kendinize olan özsaygının bir ifadesi değil midir? Aydınlık yarınlar için yaratıcı bir toplum olmamız dilek ve temennisiyle hoşça kalın dostça kalın!