İktidara geldiğimizde 1 kuruş ödemeden konutları kışa kadar teslim edeceğiz” diyen Ağbaba’nın açıklaması şöyle:


"Malatya’nın deprem ile ilgili devam eden sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Malatya’nın deprem ile ilgili yaşadığı yıkımı kamuoyunun çok bilmediğini düşünüyorum. Bizde diğer illere göre ölü sayısı az ama şehir merkezinin komple yıkıldığını söyleyebilirim. Malatya’da her üç konuttan biri yıkılmış durumda. Özellikle ticari hayatın yoğun olduğu, İnönü kapalı çarşısı yani İnönü heykelinin karşısında bulunan bölge, Malatya’nın simgesi olan yeni cami ve çevresi, Akpınar, eski Halep caddesi, şire pazarı, kasap pazarı, bakırcılar çarşısı, İnönü caddesi, temelli caddesi, fuzuli caddesi, Çavuşoğlu mahallesi, kışla caddesi gibi merkezi yerlerimiz yerle bir olmuş durumda. Buralar ticaret ve iş yaşamının yoğun olduğu bölgelerimiz ve tüm bu yerler yerle bir olmuş durumda. Kamuoyuna yansımıyor ama Doğanşehir ilçemiz adeta yok olmuş durumda. Doğanşehir ilçemizin Polat beldesi, Erkenek, Kurucuova yok olmuş durumda. Akçadağ ilçemizin Ören beldesi yok olmuş durumda. Malatya adeta enkaz durumunda. Maalesef Malatya’mızın içinde bulunduğu durum çok gündeme gelmiyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri AFAD.   AFAD’ın kendisi AFAD’a uğramış durumda. AFAD’ ın depremde ne hale geldiğini ne yazık ki hep birlikte gördük. AFAD bir rapor yayınlıyor ve diyor ki depremden en az etkilenen illerden biri Malatya diyor. Allah AFAD’a göz de vermemiş, vicdan da vermemiş."

JAPONYA’DAKİ GİBİ HARAKİRİ YAPSINLAR DEMİYORUZ İSTİFA ETSİNLER! 

Sözlerine şu anki durumu eleştirerek devam eden Ağbaba sözlerine söyle devam etti "Yine devletin nasıl yönetildiğini de bu deprem bize acı bir şekilde gösterdi. 155 yıllık bir kurum olan Kızılay’ın nasıl bir liyakatsizlikle yok edildiğini hep birlikte gördük. Çadır satan, çadır temin edemeyen bir Kızılay ayrıca kamuoyu belki bilmeyebilir Kızılay’ın tek büyük konteynır üretim merkezi Malatya’da. Ama Kızılay bu tesiste konteynır üretimi yapıyor mu? Yapamıyor. Tek adam sistemi ne yazık ki depremde sınıfta kaldı. Ne yapıyor beyefendi, muhalefet liderlerini tehdit ediyor, hakaret ediyor. Açıklanan can kaybı sayısı 50 bin ama bu rakamların gerçek olmadığını herkes biliyor. Enkaz altında kaybolan, bulunamayan halen binlerce insanımız var. Yarının ne olacağını, bir ay sonra ne olacağını, bir yıl sonra ne olacağını bilemeyen, ümitsiz depremzedelerimizle karşı karşıyayız. Deprem ne yazık ki ülkemizin gerçeğidir. Bilimi yok sayanlar, mühendisleri yok sayanların ne yazık ki ülkemizi getirdiği durum bu. Mecliste meslek örgütlerinin yetkisini kısanlar, mühendislerin, mimarlarının yetkisini kısanların sayesinde ne yazık ki ülkemizin geldiği durum belli. Biz zaten Japonya’daki gibi ülkeyi yönetenlerin onurlu davranacağını düşünmüyoruz. Harakiri yapmalarını beklemiyoruz ama bir istifa bu memlekete çok görüldü."

SORUMLULAR SADECE MÜTEAHHİTLER DEĞİL YAPILARA İZİN VEREN YEREL YÖNETİMLERİNDİR.

Bu depremin sorumlusu sadece müteahhitler olmadığına vurgu yapan Ağbaba ; "Sadece mühendisler değil sadece teknik kadro değil, bu yıkımın sorumlusu sadece kolon kesenler değil, bu yıkımların en büyük sorumlusu yerel yönetimler. O binaların yapılmasına, kat izni verilmesine sebep olan yerel yönetimler ve tarım arazilerini de imara açanlar sorumludur. Birçok ilde gördük ama Malatya’da da gördük Bostanbaşı denen bölge de tarım arazileri belediye başkanı tarafından imara açıldı ve şuan insanları kredi çekere ev aldıkları bostan başı bölgesi ağır hasarlı durumda."  ifadelerini kullandı. 

1 KURUŞ ALMADAN KIŞ GELMEDEN EVLERİ VE İŞ YERLERİNİ VATANDAŞLARIMIZA TESLİM EDECEĞİZ.

Ayrıca buradan 13. Cumhurbaşkanımızın ve Millet ittifakımızın bir taahhüdünü bir kez daha açıklamak istediğini belirterek Ağbaba; "Yapılacak olan evler ve dükkânlardan hiç kimseden 1 Türk Lirası dahi almayacağız. Evi yıkılan, iş yeri yıkılan hiç kimseden 1 kuruş para almayacağız. Ve kış gelmeden bu konutları teslim etmiş olacağız. Çünkü Adıyaman’da yaşanan depremin konutlarını aradan 7 yıl geçmiş olmasına rağmen halen iktidar verebilmiş değil. Malatya’da Hekimhan ve Kuluncak’ta yaşanan depremlerin konutlarını halen teslim edebilmiş değil. Ama biz kış gelmeden 1 lira almadan, 1 kuruş almadan, sosyal devlet olmanın sorumluluğunu yerine getireceğiz ve evleri, iş yerlerini vatandaşlarımıza teslim edeceğiz." sözlerini kullandı. 

DEPREM BÖLGELERİNDE OTURAN BİR TEK VATANDAŞIN BİLE HAK KAYBINA UĞRAMASINA GÖZ YUMAMAYIZ, KANUN TEKLİFİMİZİ MECLİSE SUNUYORUZ.

Bugün bu konuşmayı yapmamızı gerektiren durumu açıklayan Ağbaba; "Deprem öncesinde ve deprem sonrasında sınıfta kalan hükümetin, şu noktada en azından vatandaşı daha fazla mağdur etmemek adına atması gereken bazı adımlar var.  Bu bir lütuf değil, sosyal devlet olmanın gerektirdiği yasal görev ve sorumluluklarının gereğidir. Bugün vereceğimiz Kanun teklifiyle, milletimizin yaşadığı bu büyük felakete, milletin meclisi olarak bir nebze olsun çare üretmeye çalıştık. Burada beklentimiz, diğer partilerin de bunu siyaset dışı bir görev ve sorumluluk olarak almasıdır. Nasıl afetzedelere yardım konusunda tüm toplum, Edirne’den Van’a, İzmir’den Mersin’e… her siyasi görüşten herkes maddi ve manevi olarak görev aldıysa, siyasi partilerin de bu halka yakışır bir bilinçle davranması gerekir. 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, afetzedelerin belirli bir bölümüne, belirli şartların varlığına bağlı olarak sınırlı haklar tanımaktadır.  Daha önce 2017 ve 2020 yılında yaşanan depremlerde bu Kanunda yapılan düzenlemelerle depremzedelere haklar tanınmıştır.  Bu yaşadığımız depremse her iki depremden çok daha büyük ölçüde bir yıkıma sebep olmuştur. Bu nedenle kanunun kapsamında olması gerekir." ifadelerini kullandı.

Ağbaba sözlerine şu şekilde devam etti;  "Bu haklar arasında yer alan ‘hak sahipliği’, Kanunun belirlediği koşulları taşıyanlara konut, işyeri veya inşaat kredisi verilebilmesini sağlayan ve bunların geri ödemesinin esas olarak faiz almadan ve uzun bir zaman dilimine yayan bir düzenlemedir.  Esasen yapılması gereken şey, afetzedelere karşılıksız bir nakdi yardım ve verilen konutların, yapılacak işyerlerinin hibe niteliğinde olmasıdır. İnşallah onu da iktidarımızda gerçekleştireceğiz.  Ancak şu an ivedi olarak mevcut kanundan yararlanamayan afetzedeleri kapsama alarak, yararlanmalarını sağlamak öncelikli amacımızdır.  Deprem bölgelerinde oturan bir tek vatandaşın bile hak kaybına uğramasına göz yumamayız. "

Ağbaba ,kanun teklifini ise şu şekilde anlattı; 


"Bu nedenle, hazırladığımız Kanun teklifiyle;

*Deprem bölgelerindeki konutlarında DASK poliçesi olmayanlar bu kanun teklifiyle kapsama alınmıştır.
*Mevcut Kanunda “Yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan maliklere hak sahibi olmak şartıyla konut yaptırılır veya inşaat kredisi verilir” hükmüne “orta hasarlı” konut ve işyerleri de dâhil edilmiştir
*Ayrıca, bölgedeki köylerde de büyük bir yıkım olmuştur.  Köylerdeki hak kayıplarını önlemek için mülkiyet konusunda resmi bir belgenin bulunmaması halinde , bu kapsamda yer alacak yapılar için muhtarlıklardan alınacak ilmühaberle hak sahibi olmaları için hüküm konulmuştur. 
*Keza köylerde mülkiyet ve kadastro durumu karmaşık olduğundan köylerdeki evlerin belirli bir kısmı kişilerin kendi arazisi veya arsası üzerinde değil. Ayrıca kimi evler su baskını tehlikesi olduğu için imara uygun olmayan yerlerde ve ruhsatsız. Üstelik barajların hasar görme ihtimali düşünüldüğünde birçoğunun aynı yerde yapılması mümkün görünmüyor. Bu bakımdan bu türden yapıların sahiplerinin de hak sahibi sayılabilmesi için hüküm konmuştur.
*“Konut ve konut inşaası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsizdir. Mevcut kanunda “dükkân ve fırın gibi yerler için yapılacak” borçlandırma haklarının kapsamı “tüm işyerleri” için genişletilmiştir.
*Ayrıca bundan sonra benzer bir felaketle karşı karşıya kalmamamız, bu derece yıkıma uğramamamız için de; yapılacak her tür imar, ruhsat, ihale vb. işlerin de şeffaf olarak yapılması ve duyurulması gerekmektedir. Bununla ilgili de kamuya açık bilgi verme zorunluluğu getirilmiştir. " -CHPİO

Editör: Duygu Bekmezci