Hastaneden yapılan açıklamaya göre, dünyada yılda bir milyon hasta meme kanseri tanısı alıyor. 400 bin kişinin meme kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor ve bu nedenle her kanserde olduğu gibi meme kanserinde de erken tanı hayat kurtarıyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Soy, meme kanserinin günümüzde en sık görülen kanser türü olduğuna dikkati çekerek, "Dünyada genellikle 50-60 yaş üzerindeki kadınlarda daha çok görülen meme kanserinin ülkemizde görülme yaşı 40'lara kadar düşüyor. 20 yaşın üstündeki her kadın, meme kanseri riski taşıyor." ifadelerini kullandı.

- "Menopoza geç girilmesi meme kanseri riskini artırabiliyor"

Ailede meme kanseri öyküsü olmasının meme kanseri riskini önemli ölçüde yükselttiğini belirten Soy, şunları kaydetti:

"Ailede yumurtalık kanseri gibi kalıtsal geçişli kanserlerin varlığı, herhangi bir nedenden dolayı daha önce göğüs bölgesine ışın tedavisi alınması, erken adet görmek, geç menopoza girmek meme kanseri riskini artıran faktörler arasında yer alıyor. Memenin en çok etkilendiği faktörlerden biri de östrojen dediğimiz kadınlık hormonu olarak gösteriliyor. Östrojen ve progestronun dağılımı, bu hormonların zaman zaman yükselmesi, azalması, östrojen ve progestrona maruziyetin uzaması meme kanseri riskini artırıyor. İlk adet görme yaşının küçük olması ve geç menopoza girilmesi meme kanseri riskini artırabiliyor. Yapılan çalışmalarda 12 yaşından önce adet olan kadınlarda meme kanseri gelişme riskinin 1,7 ila 3,1 oranında daha fazla olduğu bildiriliyor. Ayrıca, tam tersi geç adet görülmesi ve menopoza erken girilmesi meme kanseri riskini azaltabiliyor."

Soy, kistik kitlelerin içi sıvı dolu kitleler, solid kitlelerin ise meme dokusu dışında başka bir dokuyla dolu olan kitleler olduğunu vurgulayarak, "Bizim için sert, yerinden kımıldamayan meme derisinde ve meme başında çekinti olan kitleler ciddi önem taşıyor ve derhal doktora başvurulması gerekiyor. Meme başındaki değişiklikler, pulsu döküntüler ve egzama, meme derisinde gamzeleşmeler, çekilmeler, memede asimetri, meme başında kendi kendine gelen ve özellikle tek taraflı olan koyu renkli akıntılar kanser belirtisi olabiliyor. Bu belirtilerin varlığında zaman kaybedilmeden hekime başvurulmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

- "Meme koruyucu cerrahi ile meme kaybı olmadan tedavi mümkün"

Doç. Dr. Ebru Ayvazoğlu Soy, kanser tedavisinin etkili olabilmesi için erken tanının oldukça önemli olduğunun altını çizerek, "Erken tanı için tarama programları oldukça önem taşıyor. 40 yaşından sonra her kadının mutlaka bir kez mamografi kontrolünden geçmesi ve mümkünse mamografi kontrolünü her sene düzenli yaptırması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Meme kanseri tedavisinde cerrahi yöntemler hakkında da bilgi veren Soy, meme kanseri cerrahisinde en çok bilinen ve uygulanan işlemin "mastektomi" yöntemi olduğunu aktardı.

Soy, mastektomi yöntemiyle meme başı, derisi ve dokusunun ameliyat ile çıkarıldığını belirterek, şu açıklamada bulundu:

"Ancak son yıllarda tedavi alternatifleri ve tümörün biyolojisini detaylı inceleyebilmemiz sayesinde hastaların memesini koruyabiliyoruz. Bu nedenle günümüzde en çok 'meme koruyucu cerrahi' yöntem tercih ediliyor. Meme koruyucu cerrahide sadece tümörün olduğu doku, cerrahi ve onkolojik prensipler çerçevesinde çıkarılıyor. Hasta için memesinin olmaması daha sonraki dönemlerde psikolojik olarak hastayı olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle meme koruyu cerrahi ile hastalar, bu zorlu süreci daha kolay atlatabiliyor."

Kaynak: AA