Soru : Merhaba bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

Cevap : Ben Diyetisyen Adem Çetin, Uşak’ta kendi kliniğim var, beslenme danışmanlığı hizmeti vermekteyim aynı zamanda 2 tane spor salonunun  danışmanlığını yapıyorum.

Soru : Bugün 6 Haziran Dünya Diyetisyenler Günü, röportajımızı da bu minvalde gerçekleştiriyoruz. Onun için ilk sorumu mesleğinizle alakalı sormak istiyorum, mesleğinizin zor yönleri neler?

Cevap:  Bence diyetisyenlikte ilk etapta karşı tarafı anlayabilmek çok önemli.  Bu bağlantıyı kuramadığınızda otomatik olarak hazırladığınız beslenme programının açıkçası çok bir anlamı kalmıyor. Siz karşı tarafın hayatına dokunamıyorsanız kalıcı bir değişimi yakalayamıyorsunuz. Bu süreci sadece kilo vermek kilo almak olarak düşünmeyelim, hastalıklarla da mücadele ediyoruz, mesela şeker hastalığı, kalp hastalığı, tansiyon, böbrek hastalığı gibi rahatsızlıklarda da kişiye uygun bir beslenme hazırlanamadığında kişi bundan fayda göremiyor, fayda göremeyince de açıkçası bizin yaptığımız işin bir kıymeti kalmıyor. Yani işimizin en zor kısmı karşı tarafı anlayabilmek. Ben bunun için çok efor sarf ediyorum, bu beni çok yoruyor ama ben kendimi karşı tarafın yerine koyarak listelerimi oluşturuyorum ve bunda da başarılı olduğumu düşünüyorum.

Soru :  Uşaklılar diyetisyen denildiğinde sizce ne anlıyor?

Cevap : Bundan bir 10 yıl önce olsaydı kesinlikle “diyetisyen nedir?”  diye bir soruyla karşılaşabilirdik ama son dönemde ülkemizde yaşanan gelişmeler, sağlığın öneminin artması açıkçası diyetisyen kavramının önünün biraz açtı diyebiliriz. Özellikle obeziteden kaynaklı hastalıklar çoğaldıkça, insanlarda güzellik algısı değiştikçe, insanların fikirleri sağlıklı “fit” bir vücuda sahip olma yönünde gelişmeye başladıkça diyetisyen deyince akıllara beslenme uzmanı cevabı gelmeye başladı.

Soru : Genellikle insanlar hastalandıktan sonra diğer doktorların tavsiyesiyle, yönlendirmesiyle diyetisyenlere başvuruyorlar Uşak’ta durum hala böyle mi?

Cevap: Biraz önce bahsettiğim gibi 10 yıl öncesi gibi değiliz, benim fikrim, bunu yayınlar mısınız bilmiyorum ama (gülüyor) , biz Türk halkı olarak bıçak kemiğe dayanmadığı sürçe hiçbir şeye müdahale etmiyoruz.  Sınav olur son gün çalışırız, ödev olur son günü bekleriz, kesinlikle önlem almak gibi bir alışkanlığımız yok. Biz obezite konusunda Avrupa’da 1. Dünya’da 4. Sıradayız. Bu noktaya geldikten sonra diyetisyen kavramının ne olduğunu bilinmesi daha açık oldu.  Tabi ki önceden doktor bir diyetisyene git dediğinde insanlar diyetisyen ne? Diyordu. Ama şimdi daha bilinen daha yaygın bir meslek grubu olduk. Bundan 10-15 yıl önceki durumumuzdan kesinlikte çok farklı bir yerdeyiz. Burada ekonominin de önemine vurgu yapmak gerekiyor. Ekonomik refah yükseldikçe estetik kaygılar da artıyor ve sağlık tabi çok önemli ancak  insanlar bu kaygıları için de diyetisyene başvuruyor.

Soru : Uşak’ta bu denge nasıl? En azından sana gelen danışanlar arasında?

Cevap: Sağlık nedeniyle diyetisyene başvuranların çoğu devlet hastanelerini  tercih ettiği için bana gelenlerin yüzde 80’i estetik kaygılarla geliyor.

Soru : Teknoloji çağında yaşıyoruz ve özellikle cep telefonları sayesinde bilgiye çok kolay bir şekilde her yerden ulaşabiliyoruz. Bu mecralarda bir çok diyet önerileri var ve insanların bu diyetleri uygulamaya çalışıyor. İnsanlar sence doğru mu yapıyor?

Cevap: Bizim kesinlikle en büyük problemimiz bu.  Benim kendi sosyal medya hesaplarım ve kendi web sitem de var. Ben açıkçası buralardan hiçbir şekilde buralardan tarif vermiyorum. Toplumu oluşturan bireyleri düşündüğümüzde herkesin bin bir türlü rahatsızlığı, hastalığı var. Bin bir türlü hastalığı olan bir kitleye hitap ediyorsan tek bir formülden bahsetmek çok anlamsız olur. Örneğin diyet denilince ilk akla gelen kepek ekmeğidir, tam tahıldan üretilmiş ekmektir. Evet sağlıklı bir insan için sağlıklıdır ama gut hastası için değildir. Gut hastası olan birisi internet ortamından edindiği bir listeyi uyguluyorsa ve o listede tam tahıl ekmeği varsa onun ağrılarını ve hastalığını ileriye götürecektir. Mesela yeşil çay çok kullanılır, maalesef gebe kadınlar kullandığında çocuk düşüklüğüne sebep olabilir veya kiraz sapı vardır ödem attırıcı çok kullanılır, ben açıkçası bunlardan nefret ediyorum çünkü bu tansiyon dengesini bozabilecek bir karışım. Evet sağlıklı bir insanda bir problem olmayabilir ama tansiyon problemi olan bir insan kullanırsa tansiyonu yukarı çıkartabilir veya düşürebilir. Aslında çok riskli şeyler. İnsanı ölüme kadar götürebilecek  durumlar söz konusu olabilir. Kişiye özel, onun hayatına göre, onun hormonlarına göre, tamamen ona odaklı bir programın uygulanması gerekiyor.

Soru: İnsanlar aktarlara gidiyor  ve “zayıflamak istiyorum bana ne önerirsiniz?” diyerek aldıkları ürünleri kullanıyorlar. Ne düşünüyorsun?

Cevap: Aslında en çok sevdiğim konuya geldikJ Evet, bence gidende de aktarda da suç var neden? Benim arabam bozulsa kalkıp dondurmacıya gitmem. Bir kere yanlış yerden medet umuluyor. İkinci olarak da doğallık… Topraktan gelen her şeyin sağlığa faydalı olduğunu düşünürsek o zaman sigara da, kenevir de sağlığa faydalı, çünkü onlarda bir bitki, haşhaş da bir bitki. Ama şöyle bir durum var ilaçlar bitkilerden esinlenilerek yapılıyor, zaten bitkilerin hepsi ayrı bir ilaç orası doğru ama “doz”, “yan etki”. Beni aslında en çok korktuğumda bitkisel ürünler. Sigara ilk çıktığında bu doktorlar tarafından stresi azalttığı gerekçesiyle öneriliyordu sonradan akciğer kanserine neden olduğu için 20 sene sonra yasaklandı. Şu an popüler olan bir bitki bize 20 sene sonra bir problem yaratabilir. Doktor size sabah aç karna bir tane al dediği ilaçtan siz daha çabuk iyileşeyim diye 3-5 tane kullanıyor musun? Hayır.  Aktarlarda zaten tamamen ticari olarak düşünüyor, ver gülüm al gülüm.

Soru: Hastalığını alternatif tıpla tedavi etmek isteyen birine neler tavsiye edersin?

Cevap : Alternatif tıbbı tamamen reddetmiyorum, alternatif tıp yardımcı olarak kullanılmalı bu da uzmanlar tarafından yapılmalı fototerapi uzmanı veya doktor eşliğinde yapabilirsiniz.

Soru: Diyetisyenler günü münasebetiyle hem vatandaşlarımıza hem de meslektaşlarına ne söylemek istersin?

Cevap: Sağlığımız çok değerli, çalışıyoruz, çabalıyoruz bir hayat mücadelesi veriyoruz ama en kıymetli olanı sağlımız. Kesinlikle ilk sahip çıkmamız gereken sağlığımız. Sağlık büyük bir pasta olduğu için bu  dilimler pay almak isteyen bazı sahtekarlar da bulunuyor, halkımızın ilk önce bunlara çok dikkat etmesi gerekiyor. Bütün meslektaşlarımın da diyetisyenler gününü kutluyorum. İnşallah daha iyi bir gelecek hazırlamakta bütün meslektaşlarımızla aynı paydada buluşup Türkiye’yi daha sağlıklı bir hale getirebiliriz.

 Soru : Kollara veya vücudun belirli bölgelere yapıştırılan bazı bantlar ve bunların korkunç derecede reklamı yapılıyor, ne düşünüyorsun?

Cevap : Sadece gülüyorumJ Bahsettiğimiz şey aslında bir sektör bir ticaret. Bunu sizi satan kim? Normal sokakta ağzı iyi laf yapan, pazarlaması iyi olan bir insan, bilgisine bakılıyor mu? Hayır.  Açıkçası benim bir ürünüm varsa onu pazarlaması için bir pazarlamacıya veririm, biz pazarlamacı değiliz, biz hiç kimsenin masasına oturup da sana bir diyet yazayım demeyiz. Biz kendimizi satmaya çalışmıyoruz, insanlar bize ihtiyaçları olduğu için geliyor. İkinci olarak bilimsel temeli olsa zaten sağlık bakanlığı bunu verir. Mesela  Amerika menşeli bir marka çok ünlü ama dünyada obezitenin en yaygın olduğu ülke Amerika. Tükiye’de ve Amerika’daki ölümlerin en önemli sebepleri obezitenin neden olduğu hastalıklar oluşturuyor, otomatik olarak bunların ilaçları da sağlık sisteminin en büyük yükü değil mi? Amerika gibi bir ülke kendi ülkesinde böyle bir veli nimet var, yani insanları sağlıklı bir şekilde zayıflatıyorsa neden obizetede dünya birincisi, kelin ilacı olsa ilk önce kendi başına sürmesi gerekmez mi? Benim bakış açım şu: “Beyindeki Obez” bitmezse ister ot , ister çöp, ne yapılırsa yapılsın, verilen kilonun hiçbir anlamı yok.  Biz hatalarımızdan ders alıncaya kadar vücudumuz bize ceza kesmeye devam eder. İlk önce sebep sonra sonuç, neden kilo alındığı bilinmeden ve onun önüne geçmeden sağlıklı bir sonuç almamız mümkün değil.

Soru : Uşak’taki diyetisyenler arasında meslek dayanışması var mı?

Cevap : Tam anlamıyla değil.:)

Soru : Sizi temsil eden bir kuruluş var mı?

Cevap : Türkiye Diyetisyenler Derneği var ama Uşak’taki yetkilisini bilmiyorum. Çok etkin değil. En çok kızdığım noktalardan bir tanesi bu. Türkiye Diyetisyenler Derneğinin başında oturan insanlar bence biraz boşa oturuyor. Obezitenin nirvanaya çıktığı  bir noktada Diyetisyenler odasının olmaması çok komik.

Röportaj : Bayram Keleş

Editör: TE Bilişim