Bugün 24 Temmuz Basın Bayramı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin aldığı kararla ilan edilen bu anlamlı gün, 117 yıl öncesindeki mücadelenin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 24 Temmuz 1908’de, gazetecilere uygulanan sansüre karşı bir direniş başladı ve o dönemde birlik olan gazeteler, sansüre geçit vermedi ve bu direniş, yıllar sonra basın bayramı halini aldı.

SANSÜR MEMURLARINI KABUL ETMEDİLER

II. Abdülhamit dönemi için kullanılan “İstibdat Dönemi” ifadesi o dönemdeki gazetelerin yaşadığı süreci de özetliyor. O dönemde gazeteler bu şekilde denetlendikleri için bu isimle hatırlanan süreçte II. Meşrutiyete giden yol açıldı ve gazeteler 24 Temmuz 1908’de kesin bir karar alarak sansür memurlarına kapılarını kapattılar. Sansür memurlarının kabul edilmemesi ve gazetelerin doğrudan basılması, yıllar sonra sansürün kaldırılışı ve basın bayramı olarak kutlanmaya başlandı.

BASIN BAYRAMI ÖNERİSİ 1946’DA ORTAYA ATILDI

Basın bayramı önerisi, 1946’da ortaya atıldı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kuruluşla ilk gündeme alınan konu bu oldu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kendi içindeki görüşmelerin ve tartışmaların ardından, 24 Temmuz 1908’in yıldönümünün basın bayramı olarak kutlanmasına karar verdi.

GAZETECİLER İÇİN GELEN HEP GİDENİ ARATTI

Buraya kadar yaşanan olayların kısa bir özeti var fakat atlanan bazı noktalara da değinmek de gerekiyor. Gazeteciler II. Abdülhamit döneminde bazı baskılara maruz kalırken, sonrasında da II. Meşrutiyetin ilan edilmesinde etkin rol oynayan dönemin önce muhalifleri ve sonra muktedirleri İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin baskılarıyla karşı karşıya kaldılar. Serbesti Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve Başyazarı Hasan Fehmi Bey, İttihat ve Terakki yönetimini sert bir dille eleştirdiği için uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.

24 Temmuz kazanımında büyük rol oynayan bir siyasi oluşumun, sonrasında kendini eleştirdiği için gazetecilere baskı yapması, gazeteciler ve halk açısından gelenin hep gideni arattığını gözler önüne seriyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ