Türkiye’nin ilk çok ortaklı şirketi ve şeker fabrikasını kuran Uşaklı Nuri Şeker’in torunu Mustafa Şeker, dedesinin şirketi kurduktan ve işler hale getirdikten sonra, çeşitli gerekçelerle hisselerinin elinden alındığını ve fabrikanın devletleştiğini ifade etti. Fabrikanın makinelerinin alındığı Çekoslovak Skoda fabrikasına olan borçları zamanında ödemek için dedesinin aldığı iyi niyetli inisiyatifin fabrikanın ellerinden alınmasına sebep olduğunu belirten Mustafa Şeker, sonrasında Atatürk’ün soyadı kanununda “Şeker” ismini gönül almak için bizzat kendisinin verdiğini aktardı.
SKODA’YA OLAN BORÇLARI ÖDEMEK İÇİN DEDEM FABRİKANIN TRAKTÖRÜYLE ÇİFTÇİNİN TARLASINI SÜRDÜRDÜ VE BU BAŞA DERT OLDU
Dedesinin öncülüğünde kurulan Uşak Şeker Fabrikası’nın ellerinden alınmasıyla ilgili sürece değinen Mustafa Şeker, hiçbir sorgu ve sual edilmeden 1931’de fabrikanın devletleştiğini ifade etti. O dönemde yaşananları dedesinden duyduğu şekliyle aktaran Mustafa Şeker, şöyle söyledi: “O gün pancar üretimi çok yaygın değil ve teknoloji de o zaman fazla bilinmiyor ve borç ödeme de biraz geçiyor. Nuri Şeker, işletmenin traktörleriyle ve bunlar demir tekerli V kayışlarla dönüyordu ve o günün şartlarıyla köylünün pancar tarlasını sürdürüyor. Sonra şikayet oluyor ve pancar tarlasını yönetim kurulu kararı olmadan sürdürdüğü için izin almadan işlem yaptığı için şirketi 31 bin lira zarara uğrattığı ifade ediliyor. Küçük bir kural hatasından dolayı malzeme ambarındaki yedek parçalar ve koloniye su getiren at arabasına kadar her şeye el konuyor”.
NURİ ŞEKER’İN FABRİKADAKİ HİSSELERİNİN DIŞINDA TÜM MAL VARLIKLARINA DA EL KONULDU VE ATATÜRK İLE İNÖNÜ’NÜ ARAYA GİRDİ
Yaşanan sorunların o tarihlerde çok daha büyük olduğunu ifade eden Mustafa Şeker, şöyle devam etti: “Fabrikadaki hissedarların tamamının hisselerine el konuyor ve 20 ortağın hepsi bunu yaşıyor. 19 ortağın sadece fabrikadaki hissesine el konuyor ve Nuri Şeker’in ayrıca kişisel mal varlıklarına da el konuluyor. El konulduğunda satmaya gidiyorlar ve rahmetli Atatürk ve İnönü, hayatını bu işe vakfeden birinin malının haraç mezat satılmamasını istiyorlar. Parasını ödeyelim desek, Nuri bey yetim hakkı var diye kabul etmez. 1931’den 1946’ya kadar babam Necati Şeker, tüm borçları ödüyor.”
ATATÜRK, GÖNÜL ALMAK İÇİN DEDESİNE “ŞEKER” ADINI BİZZAT KENDİSİ VERDİ
Yaşananlardan sonra dedesinin üzüldüğünü ve fabrikaya bir süre gitmediğini anlatan Mustafa Şeker, şöyle konuştu: “Atatürk, 21 Haziran 1934’te soyadı konunu çıktığında, dedemi arıyor ve kendisine bir sürprizi olduğunu söylüyor. Şeker fabrikasına davet edilince, dedem bunu kırgın olduğu için istemiyor ve ancak emir edilmesi durumunda gelebileceğini söylüyor. Bunun üzerine Atatürk, Uşak Tren Garı’na gelmesini istiyor. Dedem ve ebem oraya gidiyor. Mustafa Kemal Atatürk, o gün ilk olarak dedemle kompartımanında özel olarak görüşüyor. Sonra herkesin içine çıkıyorlar ve Mustafa Kemal Atatürk cebinden nüfus kağıdını çıkarıyor ve kendi dolma kalemi ve güzel el yazısıyla, Nuri Şeker diye yazıp imzalıyor. Dedemi bu şekilde onurlandırıyor ve nüfus kağıdına bakıp, şu ifadeleri kullanıyor: ‘Nuri Şeker’i kendimle yaşıt biliyordum ama yanılmışım. Nuri Şeker bizim 9 yaş büyüğümüzmüş. Nuri Şeker bizim 9 yaş büyüğümüz ama eşi Atike hanım, gün ay ve yıl olarak benimle aynı zamanda doğmuştur.’ Dedem bu sözlerin üzerine ‘Paşam siz bizim büyüğümüzsünüz, buradaki bazılarımız sadece sizden önce dünyaya geldik’ diyor.”
DEDEM HİÇ SORULMADAN FABRİKAYA VE DİĞER MAL VARLIKLARINA DURDUK YERDE EL KONDUĞU İÇİN KIRILMIŞTI
Dedesinin kendisine hiçbir soru sorulmadan mal varlığına el konulmasından dolayı kırgın olduğunu dile getiren Mustafa Şeker, “O günkü borç 31 bin liraydı ve ben ilk okul mezunuyum ve o dönemin altın kuruna göre hesaplattım ve bugünün 577 milyona tekabül ettiğini öğrendim. O günlerde dedeme insanlar çok güvendi ve belli bir bölüm çıkar çevresi bu işlerden rahatsız olmuştu. Uşak sanayileşirse diye korkanlar şahsi çıkarları için davrandılar ve bu durum sadece Nuri Şeker’e değil, dünya kuruldu kurulalı herkese yönelik olmuştur. Kendi çıkarı olan kişilerle Peygamber efendimiz, padişahlar ve rahmetli Atatürk de çok uğraşmış. Hem dış düşmanlarla hem de içimizden çıkan cahillerle de uğraşmış. Uşak Şeker Fabrikası elimizden alındığında, karşı çıkanlar sevinmişler ama vatandaş bu duruma üzülmüş. Skoda fabrikası dedemi biliyormuş ve fabrika ellerinden alındığında da bakım ve onarım için dedemin kefaletine ihtiyaç duyulmuş. Fabrika işlesin ve sıkıntı olmasın diye imza atmış ve dedem çok kinci biri değildi. Dedem boş işlerle konuşan ve kendisinin övülmesinden hoşlanmayan biriydi. Abartılı övgülerden rahatsız olurdu ve zaman gelecek ve insanlar olur olmaz ifadeler kullanacak diye Vasfiye Ötüken’den rica edip kitabı yazdırmış.”



