Uşak Valisi Naci Aktaş, Karahallı’da yer alan Pepouza Antik Kenti ve Kırlangıç Mağarası’nda incelemeler yaptı. Bölgede yer alan ve fotoğraf ve video çekimlerinin sık sık yapıldığı Clandras Su Kemeri’nden Pepouza Antik Kenti güzergahına yapımı tamamlanan ahşap yürüyüş yolunda inceleme yapan Vali Aktaş, ahşap yol sayesinde doğa ve tarihle iç içe bir keşif imkânı sunan bu özel rota, doğa yürüyüşleri ve kültürel geziler için ideal bir destinasyon oluştuğunu ifade etti. Vali Aktaş, kültürel mirasın korumaya ve doğa turizmini geliştirmeye yönelik çalışmalara katkı sunan tüm kurumlara teşekkür etti.
PEPOUZA ANTİK KENTİ MONTANİZMİN ÇIKTIĞI BİR MERKEZDİ
Pepouza Antik Kenti, Hıristiyanlıkta bir dönem ortaya çıkan ve kadın peygamberlerin yer aldığı tarikat olan Montanizmin merkeziydi. Frigya bölgesinde bulunan Pepouza kenti, yazılı kaynaklara göre Bizans manastırına sahiptir. Söz konusu manastırda, üç katta altmıştan fazla oda, yemekhane, şapel, mutfak, haç şekilli Bizans grafiti, Bizans çanak çömlekleri bulundu. Ayrıca, Ulubey Kanyonunun doğu kısmında bulunan kaynak suyu, Clandras su kemerinin yardımıyla 2,5 kilometre mesafeden, Roma köprüsünün batısında, kanyonun genişlediği alanda bulunan ve büyük bir yerleşim yeri olduğu düşünülen Pepouza kentine getirilirdi.
BİZANS İMPAROTURU I. JUSTINIANUS, BU TARİKATA BÜYÜK DARBE VURMUŞTU
Pepouza Antik Kenti’ndeki Montanizmin tarikatına en büyük darbeyi dönemin Bizans İmparatoru I. Justinianus vurdu. Söz konusu gelişme, Bizans’ın gizli tarihini kimseye çaktırmadan kaleme alan Prokopius tarafından günümüze not düşüldü. Orhan Duru tarafından Türkçe’ye çevrilen Bizans’ın Gizli Tarihi’nde, Uşak’ın Karahallı ilçesi Karayakuplu köyü sınırları içinde yer alan ve hemen kenarından Banaz çayı akan bu topraklarda doğup büyüyen, bazı Hristiyan grupların sapkın tarikat olarak nitelendirdiği Montanistler’e de yer verildi.
M.S 156 yılında Pepuza kentinde Frigyalı rahip Montanus ile Priscilla ve Maximilla isimli iki kadın rahibe tarafından kurulan ve o dönemde kiliseden umduğunu bulamayanların sayısının bir hayli fazla olması nedeniyle hızla yayılan ve 400 yıl varlığını sürdüren bu tarikat, ister istemez belli bir mal varlığına da sahip oldu. Roma’ya, Konstantinopolis’e (İstanbul) ve Kilikya’ya (Çukurova yöresi) kadar uzanan Montanizmler’e en büyük darbeyi İmparator I. Justinianus vurdu. Kitapta, şu ifadeler yer aldı: “Şimdiye kadar gelen imparatorlar bunların işlerine karışmamışlardı. Ortodoks inançlı birçok insan bile ne de olsa her zamanki işimizi yapıyoruz gerekçesiyle inançtan sapmış mezheplerin kiliselerinde çalışıyorlar ve ekmeklerini çıkarıyordu. Justinianus bu gibi kiliselerin mallarına el koyunca, birden bire sahip oldukları her şeyi ellerinden almış oldu. Ve bir çok insan bu zamana kadar dayandıkları kaynaktan yoksun kaldı”. Ayrıca Bizans İmparatoru, buradaki kiliseleri ateşe verdi ve buradaki bir çok eseri de yakıp yıktı.