Bu hikayeyi çok fazla kişiden dinlediğini , dinlediği bütün kişilerin hemen hemen aynı şekilde naklettiğini aktaran İbrahim Nacar, dayısının o zamanlar 18-19 yaşında, iki koyunu aynı kaldırabilecek kadar güçlü bir yapıya sahip genç bir delikanlı olduğunu vurguladı.  Dayısının aynı zamanda Kuva-i Milliye’nin de toplantılarına katıldığın ifade etti. Yunan’ın dayısını mimlediğini kendisine her fırsatta karşı koyan bu genci bir koyunu bahane ederek şehit ettiğini söylen Nacar olayı şu şekilde anlattı; “ Recep dayım dağda koyun otlatırken 3 tane tam teçhizatlı Yunan askeri geliyor ve nişanlısı için adadığı ve bundan dolayı da süslediği toklunun da (1 yaşında erkek koyun) içinde bulunduğu 5 koyunu almak istiyor. Dayım o tokluyu vermem diyor o ben nişanlımda adadım. Bunun üzerine Yunan askerleri bu koyunları daha kararlı bir şeklide istiyor, dayım bütün sürüyü alın ama o tokluyu size vermem deyince Yunan askeri tüfeklerinin ucunda bulunan süngülerle dayımı karnından yaralıyorlar. Dayım yaralı halde evine kadar geliyor ve evdekilere başından geçenleri anlatıyor”
“DEDEM 38 YIL ASKERLİK YAPMIŞ”
Babası Ramazan Yektar’ın  şehit edilen Recep Amcasının küçük kardeşi olduğunu ve 12-13 yaşlarındayken ağabeyine yardım ettiği sırada böyle bir olayın yaşandığını aktaran Mehmet Ali Yektar (70) olayı babasından duyduğu şekliyle şu şekilde anlattı; “ Yunan askeri amcamı yaraladıktan sonra amcam karnını kuşağıyla sarmış ve babama koyunları topla gel diye işaret ederek kendisi eve doğru yönelmiş ‘bölük orman’ denilen yerdelermiş. O günde ‘Cavır Küfürü’ (Yunanlıların ateş yakarak üzerinden atladığı bir gelenek) varmış, dedem de oraya gitmiş, dedem Dömekeli harbinden gelmiş  (Dömeke Muharebesi, Osmanlı İmparatorluğu ile Yunanistan arasındaki bir muharebe; 1897), 38 yıl askerlik yapmış köyüne geldiğinde evini bilememiş ve başkalarına sorarak bulduğu evinin önünde bir saat ağlamış. Babam haber ettikten sonra eski belediyenin arkasında iki tan iki katlı eski bina var hala duruyor orası Yunan hastanesiymiş amcamı oraya götürüyorlar. Ayın gün amcam orada şehit oluyor. Amcamın cenazesini köye götürülmesine de izin vermemişler Doğala Mezarlığına defnetmişler.” 
“ADINA YAZILMIŞ BİR TÜRÜ DE VAR”


Alp Arslan Dur,  anneannesi Cennet Aysu’nun Recep amcası şehit edildiğinde 3 yaşında olduğunu ve bu olayı ondan değişik zamanlarda bir çok kez dinlediğini söyledi. Dur, duyduklarına şu şekilde aktardı : “Recep amca o zamanlar bıçkın bir delikanlı, Kuva-i Milliye ile istihbarat ile bağlantıları varmış , Yunan bunu haber alıyor, üzerine gidiyorlar, öldürmek için sebep arıyorlar, önünü kesiyorlar, ve birkaç koyun ile koç istiyorlar, nişanlısına kurban olarak vereceği koçu da istiyorlar, o da diyor ki ben nişanlıma söz verdim, bunu ona adadım, ona vereceğim, hepsini alın bu koçu bırakın” diyor. Mübadeleye giriyorlar, sonunda Yunun süngüyle karnından yaralıyor.  Orada ölmüyor, başında poşu varmış karnına bağlamış, bir şekilde eve varmış. Evde tabi feryat figan. Sonrasında kırık minarede hastaneye benzer bir yer varmış oraya geliyorlar, Yunan’da bakmıyor geri götürün diyor, yolda şahadet şerbetini içiyor. Adına yazılmış bir türkü de var”
Konuyu anlatan şehit yakınları şu anda Aybey Muhtarlığının bulunduğu bölgenin önceden mezarlık olduğunu ve şehidin buradaki mezarlığı defnedildiğini, ancak sonrasında yapılan düzenlemeyle mezarlık vasfını yitirdiğini ve şehidin de mezarının kaybolduğunu söyledi.  Konuya anlatanlar İsmail Oğlu Recep’in şehadetinin resmen tescillenmesini ve onun anısına köylerinden sembolik bir mezar ya da anıt yapılmasını istiyor.  
HABER / BAYRAM ALİ KELEŞ
 

Editör: Duygu Bekmezci