CHP Uşak İl Kadın Kolları Başkanı Ayşe Ayaz, son dönemlerde yaşanan kuraklığın sebeplerinden birinin çevreye verilen zararlar olduğunu ve çevreye verilen tahribatların önüne geçilmeden sorunların tam anlamıyla çözülmeyeceğini ifade etti. Ayaz, “İlimizin su potansiyelinin de az kaldığını yetkili birimlerden öğrendik. Bu konu çok önemli ve toplumsal bazda görev edinilmesi gerekiyor. Parti olarak bilgilendirme faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. İlimizin doğasının korunması için köylerdeki kadınlarımıza da bilgiler veriyoruz” dedi.

CHP Uşak İl Kadın Kolları Başkanı Ayşe Ayaz, son dönemlerde yaşanan kuraklığın sebeplerinden birinin çevreye verilen zararlar olduğunu ve çevreye verilen tahribatların önüne geçilmeden sorunların tam anlamıyla çözülmeyeceğini ifade etti. Çevrenin gelecek için önemli bir miras olduğunu belirten Ayaz, partisinin köylere yönelik çalışmalarında kadınlara bu konularda bilgiler verdiğini ifade etti.  Doğanın yükünün her geçen gün arttığını belirten Ayaz, bu yükün azaltılması için tüm insanlara görevler düştüğünün altını çizdi. Uşak’taki su kaynaklarının da kuraklık, bilinçsizlik ve ihmaller yüzünden azaldığını ve kirlendiğini ifade eden Ayaz, “İlimizin su potansiyelinin de az kaldığını yetkili birimlerden öğrendik. Bu konu çok önemli ve toplumsal bazda görev edinilmesi gerekiyor. Parti olarak bilgilendirme faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. İlimizin doğasının korunması için köylerdeki kadınlarımıza da bilgiler veriyoruz. Bunu CHP Uşak İl Kadın Kolları olarak sosyal sorumluluk bazla çalışmalar çerçevesinde gerçekleştiriyoruz” dedi.

Doğayı korumanın, gezegenimizi ve kendi yaşamımızı korumak anlamına geldiğini ifade eden Ayaz, “Evrende içinde yaşam olduğu bilinen tek gezegen dünyamızdır. İnsanların, doğal varlıklar üzerindeki etkilerini dikkate almayan, sürekli büyüme odaklı bir ekonomik anlayışla yaşam kaynaklarını hızla tükettiği ise artık yadsınamaz bir gerçektir. Bugünkü tüketim anlayışı ve ekonomik talepleri karşılamak için 1.8 dünya gerekmektedir. Ne yazık ki, özellikle 1970’li yılların başından itibaren bugünün ve gelecek kuşakların yaşamını, refahını etkileyen bu gidişin durdurulması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu yönde uluslararası girişimler de olmasına rağmen, bu adımların, beklenen hedeflere ulaşılması konusunda yeterli olmadığı görülmektedir. Her yıl 10 milyon hektar orman alanı tahrip edilmekte, 12 milyon tarım arazisi çöllleşmektedir. Yıllık karbon salımının ancak %60’ı doğa tarafından depolanabilmekte, %40’ı atmosferde birikmeye devam etmekte ve dünya giderek ısınmaktadır. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, kirlilik kaynaklı sorunlar bugünün ve gelecek nesillerin yaşamını ve refahını olumsuz yönde etkileyeceği gibi, yakın gelecekte ekonomiyi de zora sokacak en büyük problemler arasında yer almaktadır. Bu durum, ülkelerin sürdürülebilir kalkınma konusunda verdiği taahhütleri yerine getirme konusunda başarısız olduklarını göstermektedir. Nitekim 2050 yılında 1.5°C’de tutulması hedeflenen küresel ısınmanın, 2040 yılında 1.5°C’yi aşacağı tahmin edilmektedir. Bir milyon türün nesli tehlike altındadır. Bu son 10 yıl, atılacak adımlar için kritik bir 10 yıl olarak değerlendirilmektedir” dedi.

Doğanın yükünün her geçen gün arttığını belirterek, bu yükün azaltılması için tek bir bireyden tüm insanlara, politikacılara ve yöneticilere görevler düştüğünün altını çizen Ayaz, “Artık tüm hükümetler kalkınmalarını büyüme odaklı halden çıkarmalı, çevresel değerleri esas alan göstergeleri kullanmalıdır. Bu anlamda, yasalarımızda çoğu zaman geçen kamu yararı kavramının; ekosistem hizmetlerini dikkate alan, iklim krizi ve biyolojik çeşitlilik kaybının gıda üretiminden doğa felaketlerine kadar yaratacağı riskleri dikkate alan bir anlayışla yeniden tanımlanması gerekmektedir. Bu aynı zamanda doğa ile dost olmanın ve doğaya dost uygulamaların hayata geçirilmesinin de önemli bir aracı olacaktır. Doğa ile dost olmak; iklimi korumak, tüm canlıların yaşam hakkına saygı göstermek, yaşam alanlarını korumak, doğa tahribatlarını önlemek, kirliliği ve doğaya olan yükü azaltmak, doğada açılan yaraları iyileştirmek üzere restorasyon çalışmaları yapmaktır” diye konuştu.

Su politikasıyla ilgili de partisinin çalışmalarını anlatan Ayaz, “Ayrım gözetmeksizin tüm yurttaşların ücretsiz ve güvenilir içme suyuna erişebilmeleri sağlanmalı, kişi başına düşen kullanılabilir su oranındaki eşitsizlikleri gidermeye yönelik uygulamalar geliştirilmelidir. Su politikası şeffaf ve güncel verilere dayanılarak hazırlanmalı; su havzalarını, sulak alanları koruyan ve varlığını sürdürmesini sağlayan bir yaklaşımla düzenlenecek Su Kanunu acilen yürürlüğe konulmalıdır. Türkiye’deki bölgeler arasında yaşanan su sıkıntıları, kişi başına düşen kullanım suyu oranları tespit edilerek, iklim değişikliği, nüfus artışı gibi etkenler de gözetilerek acil eylem planları oluşturulmalıdır” dedi. Ayaz, kirlilikle ilgili olarak da, “Sanayi ve evsel tüm atıklar için derin ya da değil denize her türlü deşarjdan vazgeçilmelidir. Bölgede, deniz deşarjı projeleri, termik santral projeleri, liman, tersane, kimyasal depolama alanları, kıyı dolgu projeleri gibi yeni projelere izin verilmemeli, mevcuttakilere de üretim ve kapasite artış izni verilmemelidir. Dere ıslahlarıyla kaçak deşarjlara son verilmeli, vahşi atık depolamaları, tarım ilaçları nedeniyle yer altı sularının kirletilmesi engellenmelidir” ifadesini kullandı.

Editör: TE Bilişim