Uşak İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Mehmet Akdağ, Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde faaliyet gösteren akşam polikliniklerini ziyaret etti. Burada çalışan personelle ve hasta yakınlarıyla sohbet eden Opr. Dr. Mehmet Akdağ, akşamları yapılan muayeneler sayesinde, vatandaşın mağdur olmadığını ve sağlık çalışanlarının burada büyük bir özveri gösterdiğini ifade etti.

Mehmet Akdağ, “Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanemizdeki bazı birimlerimiz, normal mesainin ardından 17 ve 19 arasında da hasta bakımına devam ediyor. Bu noktada hekim arkadaşlarımız, hemşirelerimiz, sağlık görevlilerimiz ve hastane personelimiz büyük bir özveri ortaya koyuyorlar. İl Sağlık Müdürlüğü olarak bu çalışmaları yakından takip ediyoruz. Amacımız, ilimizde tüm vatandaşlarımızın gün içinde tedavi ve muayene imkanlarından yararlanmasıdır. Bu bağlamda akşam poliklinikleri çok önemli fayda sağlıyor” dedi. Öte yandan Mehmet Akdağ, Uluslararası İşitme Engelliler Haftasının da bir dizi etkinlikle geçtiğini belirtti. Akdağ, “İşitme kayıpları, annenin geçirmiş olduğu hastalıklar, kullandığı bazı ilaçlar, bebeğin yoğun bakımda kalma durumu, düşük doğum ağırlığı, ağır sarılık geçirmesi, kullandığı bazı ilaçlar, kalıtsal/kalıtsal olmayan hastalıklar gibi doğumsal ve doğumsal olmayan birçok nedene bağlı olarak oluşmaktadır. Ülkemizde yılda yaklaşık 1.100.000’ e yakın bebek doğmakta ve her bin bebekten 2-3’ü işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran geçici işitme kayıplarıyla birlikte % 6’ya kadar çıkmaktadır. Ülkemizdeki işitme engelli sayısına ilişkin verilere baktığımızda; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca oluşturulan Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısı; 1.414.643’ü erkek, 1.097.307’si kadın olmak üzere 2.511.950 olduğu görülmekte ve bunların 179.867’sini işitme engelliler oluşturmaktadır” dedi. “Devletin görevi öncelikli olarak engellilikten korumak olmakla birlikte engellilerin toplumdaki varlıklarını kabul etmek ve hayatlarına kolay şekilde devam ettirebilmelerini sağlamaktır” diyen Akdağ, şöyle konuştu: “Engellilikten korumak amacıyla yapılan çalışmaların en önemlisi “sağlık taramaları”dır. Sağlık taramaları erken tanı ve tedavi için kullanılan en iyi yöntemlerden biridir. Dünya Sağlık Örgütü işitme kaybına yol açan faktörlerin %50′sinin önlenebilir olduğunu bildirmektedir. Bu nedenle çocukların yeni doğan döneminde işitme taramalarından geçmesi, kızamık, menenjit, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının zamanında ve eksiksiz yapılması son derece önemlidir. Sağlık Bakanlığı olarak bizim önceliğimiz işitme kayıplarını erken dönemde saptayarak tedavi ve rehabilitasyonunu sağlamak ve bu yolla engelliğin önüne geçmektir. İşitme kaybını erken dönemde belirlemek amacıyla ülkemizde Ulusal İşitme Tarama Programları yürütülmektedir. Bu kapsamda yenidoğan tüm bebeklere ve ilköğretim 1. Sınıfa giden çocuklara işitme taramaları yapılmaktadır. Basit, ucuz ve uygulaması çok kolay testler ile işitme kaybı şüphesi olan bebekler erken zamanda teşhis edilebilmektedir. Yenidoğan bebeklerimize 81 ilimizin kamu, üniversite ve özel hastanelerinin yer aldığı 1.111 tarama merkezimizde işitme taraması, 81 tane referans merkezimizde de ileri tanı ve tedavileri gerçekleştirilmektedir. Bebeklerimizin tümüne ulaşılması hedeflenmekte ve ortalama yılda 2.500 yenidoğana işitme kaybı tanısı konulmaktadır. Yine ilköğretimin 1. yılında, belirlenen protokoller çerçevesinde işitme taraması konusunda eğitimli sağlık personeli tarafından sahada tarama gerçekleştirilmekte, sorun saptanan çocuklarımız kulak burun boğaz uzmanlarına yönlendirilmektedir.” Akdağ, “Amacımız; “erken tanı, tedavi ve rehabilitasyon” anlayışı ile çocuklarımızın yaş ve zekaca yaşıtları olan sağlıklı çocuklarla eşit koşullarda yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak ve sağlıklı bir nesil oluşturabilmektir. Bu süreçte ailelere düşen görev çocuklarının işitme taramalarını, ileri tanı testlerini zamanında yaptırmak ve işitme kaybı saptandığında tedavi ve eğitim süreçlerine etkin bir biçimde dahil olmaktır. Bu sayede erken teşhis konup ve erken rehabilite edilen çocukların dil gelişimine paralel olarak; zihinsel sosyal ve ruhsal gelişimleri normal yaşıtlarına benzer seviyede gelişebilmektedir.” BERKAY ÖZYAYLA

Editör: TE Bilişim