Uşak’ın 11 km batısında, İzmir-Ankara karayolunun Uşak istikametinde gelirken rampanın solundaki derenin içindeki köy Çınarcık köyüdür.

Batısında Ürünköy, doğusunda Hacı Kadem Köyu, kuzey doğusunda Kaşbelen (Mende Köyü, kuzeyinde Aktaş ve Selvioğlu Köyü'ne bağlı Çuhadarlar Mahallesi, güneyinde Kayaağıl, güney doğusunda Karaağaç köy sınırlarındadır.

Köyün adı neden Çınarcık olmuştur?

Köyün kurulu olduğu mevkilere eski zamanlarda; “Çınarderesi-Çınar Yokuşu” deniliyordu. (K.K.Bekir Sıtkı ERTURK 1922 Dog. Çınarscık köyünden; Atalarımız Saraç Yörüklerindendir.)

Buraya konmadan önce Kayaağıl, Karağaç köyleri hudydunda, termal tesislerin hemen kuzey cephesindeki yerlerde halen yeri belli olan, “Naiyelik damları” denilen ilk yerleşim yerlerinde kışlıyorlar, bahar aylarında Murat Dağı, Elmadağı, Ahırdağı ve daha sonraları Mende köyü Kaşbelen dağına çıkıyorlardı. Naiyelik damlarından bir gurup Saraç Yörükleri İtecik Dağı’na çıktıklarını buyüklerimizden öğrendik.

Köyümüzün olduğu yerler; eski tarihlerde de buradan geçen tarihi ticaret ve kervan yolundan gelip, geçen yolcular, Yörük obaları yaz aylarında çok büyük çınarların altında yorgunluklarını gidermek ve dinlenmek için mola verip konakladıklarını yine büyüklerimizden öğrendik. Güz aylarında yine yaylalardan dönen Yörük kafileleri kuytu ve Hayvan sürüleri ile birlikte birkaç gün kaldıkları bir yerdir.

Bizim atalarımızdan iki oba (Sülale): Burasının kuytu ve sık ağaçlarla kaplı olması, kışın şiddetli soğuk günlerinde hayvan sürüleri ile birlikte, kışlak olarak sığınma yeri kabul edilip, çadır kurup, konmuşlardır.

İLK OLARAK GELEN İKİ OBA KİMLERDİR?

Bunlar: 1. Hacı Hasan Efendiailesin 2.Yiten oğlu Mehmet ailesidir.

İlk iş olarak buraya bir çeşme yapmışlardır. Etraflarındaki kıraç arazileri tarla ve ağıl olarak, kullana, kullana benlenir olmuşlardır.

NAİYELİK DAMLARINDAN GELENLER OLMUŞTUR.

Naiyelik damlarında halen kalmakta olan akrabalarımız eşkıya zulmünden duramayıp, buraya göç etmişlerdir.

1. Kara sülüler

2. Ayan oğulları

3. Hacı Cırık oğlu: Hacı Cırık’ın mezarı Kayaağıl termalinin yanındaki Araplar mezarlığındadır. Asabelerinin Soyadı: İNCE'dir.

Araştırmacı: Abdurrahman KARADAG

4-İnce Memed ailesi

Ahşap ve Kerpiç'ten tek kat, üstü toprak evler yapmışlardır. Artık evleri, damlarında vardır. Nerelisiniz, nerede oturuyorsunuz? diyenlere; "Çınarlıderede oturuyoruz.” diye cevap verirler. Kısa zamanda dokuz, on haneye ulaşarak, Mende köyünün bir mahallesi olmuşlardır. İleriye, geriye, pazarlara gittiklerinde, “Nerelisiniz?” diyenlere “Çınarcıklıyız.”demişlerdir. O günlerden sonra yeni oluşan bu küçük köyün adı "ÇINARCIK" olmuştur.

( Bekir Sıtkı ERTÜRK: "Nasıl bir akla hizmetse bu Anıt ağaçlar (çok büyük çınar ağaçları) kesilip, tarih yok edilmiştir.” diye anlatmıştır. 1922 Doğ- Çınarcık Köyünden, Yiten Oğullarından.

MENDELİ BİNBASI

Mende köyünde Binbaso diye birisi vardır. Padişahın sarayında Binbaşı olarak görev yapmıştır. Görev süresi bitip, padişahın huzuruna, helalleşmek, veda etmek için çıktığında padişah; "Mehmet dile benden ne diliyorsan.” demiştir. Binbaşı Mehmet sağlığınızı diliyorum.” dediğinde padişah “hayır, hayır. Dile benden ne diliyorsan.” demiştir. “Yörükler benim köyümdeki arazilerimi ben askere gidince almışlar. diyince padişah, en yetkili Haritacı görevli memurunu çağırtarak, Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Menda köyü sınırlarını belirtip, bir ferman ile eline kalemi alıp, bir daire ile kağıt üzerinde sınırları belirtmiştir.

Binbaso askerden gelince elinde ferman ile bizim Yörükleri sürüp, çıkartmıştır. Oysaki Saraç Yörüklerinin tarım alanı diye benlendikleri mıntıkalar hep Mendeli Binbaso’nun atalarından kalma özel mallarıdır.

Bizim Saraç Yörükleri, Binbaso’ya yalvarıp, yakarıp “bizim gidecek başka yerimiz yoktur. Ederi ne ise ödeyelim. Bu arazileri bize bedel karşılığı verin.” Diye girişimde bulunarak almışlardır.

Anlatan: Bekir Sıtkı ERTÜRK-1922 Doğ. Çınarcık köyünden. Yiten Oğulları (Esciler)

Mustafa Binbaşı

Oğlu Mustafa

Oğlu Mehmet Ali

Oğlu İsmail Hakkı Binbaş (ilk Nafia şoförlerinden Deli Hakkı diye bilinirdi.

Oğlu Nehmet Ali Binbaş (Uşak Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü Atölyesi Motor hane Ustası olarak Emekli olmuştur.)

Araştırmacı yazar: Abdurrahman KaRADAG-Köy Hizm-il Müdürlüğü atölyesin de beraber çalıştık.

NOT: Yukarıdaki secere tablosunu M.Ali BiNBAŞ vermiştir.

BEKIR SITKI ERTÜRK ANLATIYOR

İkinci cihan savaşında askerdim. Gelibolu-Bolayır:Demir Tepe köyünde işgal döneminde Yunan zulmünü yaşamış, görmüş olanlar;

Hacı Hasan Efendinin üç oğlu

Halil Çavuş,

Süleyman Çavuş,

Mustafa Çavuş

Çakır'a (Çakır ağa) derlerdi; Hemişcik’in babasına, üçoğlu; Hatip Mehmet, Ali Onbaşı, Koca Veli(Kemal’in karısının babası) Bunlar Kara Velioğullarından, Kara Veli Çakır Ağa’nın babasıdır. Bunlar hep Yunan zamanında yaşamış insanlardır.

YUNAN İŞGALİNDE ÇINARCIK KÖYÜ

Yunan işgal kuvvetleri bizim köy küçük olduğu için az miktarda asker bırakmışlardır. Zaten on evlik bir köydür. Ev sahibinin üç oğlu varsa her biri aynı evde bir göz odada çoluğu çocuğu ile oturmaktadırlar. Her evde birden fazla aile yasamaktadır. Herkesin odasında yıkanmak, temizlenmek gibi ihtiyaçları için gusülhanesi vardır. Mutfak yoktur. Her odada bir tane ateş yakılan, yemek yapılan ve ısınma sorunlarını gidermek için ocak vardı. (O zamanlarda soba yoktur.)

“Aydınlanmak için kandil ya da mum olmazsa gıra yakılıyordu. Çamaşır yıkama on beş günde bin üç haftada bir yapılıyordu. Babam, Annemgil,         biz sabunu bilmezdik. Hiç sabun kullanmadık. Biz sabun ile çamaşır yıkandığını Yunanlı askerlerden gördük.” derlerdi. Aynı durum bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde de böyle olmuştur. Çamaşır kil ile yıkanıyordu. Baş kili vardı. Beyaz yumuşak yağlı bir toprak türüydü. Çamaşır günü olurdu. Çeşmenin bir köşesine kazan kurulup içi su ile doldurulup, hakirenk'te kil topakları içine atılıp, kazanın altı yakılırdı. Çamaşır taşında kaynayan kazanın içinden çıkarılan çamaşırlar el tokacı (ahşap) ile vura vura yıkanıyordu. Annem; Yunanlı askerlerin kendi urbalarını yıkarlarken, ellerinde ak bir şey oluyor süre, süre yıkadıkça apaçık köpükle böyle, böyle çoğaldıkça çoğalıyor, çırpa çırpa yıkayarak tertemiz oluyorlardı.” diye gördüklerini bize anlatırdı. O günlerde sene 1920-22’dir. Yunanlılar buralardan çok kötü bir şekilde kaçarlarken yakarak, yıkarak, vurarak, kırarak, kudurmuş köpekler gibi sonlarını hazırlamışlardır. Cumhuriyet kurulmuştur insanlar aç ve perişandırlar. Yaralar yeni yeni sarılmaktadır. Her yerde, her gün en çok konuşulan mevzu Yunan işgali ile ilgili olaylar, hatıralardır.

Anlatan: Bekir Sıtkı ERTÜRK-1922 Doğ.

BOZGUN YUNAN ORDUSU KAÇARKEN

Bu çevreler işgal edildiğinde; Karakol Ürün köye kurulmuştur. Çınarcık köyündeki Yunanlı askerler ürün köydeki karakoldan yönetilmektedir.

Büyük taarruzdan önceki günlerde Yunanlı işgalciler iyice azıtıp, baskıyı artırarak büyük acılar, cefalar çektiriyorlardı. Köylüleri angaryaya götürüyorlardı. Tepki gösterenlere işkence yapıyorlardı.

Ürün köyde, Kara Hasanların evinde Yunanılar oturmaktadırlar. İşgalcilerin mahkemesi buradadır. Çınarcıklı Danacı'nın Babasını bu mahkemede yargılayıp kaynar zeytinyağı ile yakmışlardır. (Danacıoğlu=coşkun)

Büyük Taarruzla birlikte şanlı Türk Ordusu düşmanı önüne katmış kovalamaktadır. Şakın ve perişan Yunanlı işgalciler kaçarlarken, köyleri, kasabaları, ilçeleri şehirleri yakıp yıkmakta önüne gelenleri genç, koca, kadın, kız demeden öldürüyorlardı. Bekâret bozma, tecavüz olayları da yaşanıyordu. Uşak kazası köyleri çoğunlukla yakılmıştır. Uşak kaza merkezinin çoğunluğu yakılmıştır. Yüzlerce insanı acımasızca öldürülmüşlerdir

BEKİR SITKI ERTÜRK ALATIYOR

Babam Çanakkale Savaşlarında üç kez yaralanmıştır. İstanbul’da Eftal Hastanesi'nde tedavi olmuştur. İngilizlere esir düşüp Hindistan’a götürülmüştür. Tel örgüler içinde üç yıl esaret hayatı yaşamıştır. Osmanlı İngilizler ile anlaşıp esir takası yaptığı için kurtulmuştur.

Köyüne geldiğinde, köy Yunan işgalindedir. İki göz evleri vardır. Bir gözünü Yunanlı askerler kendilerine tahsis etmişlerdir. Mecburen, Ebem, Dedem, dert kız çocuklar ile tek göz odada o gelince yedi kişi olmuşlardır.

Ebem küçük Fatma, böyle bir işgal günlerinde, bir göz odada yedi kişi eza, cefa çekerek çok ağır şartlarda babamı evlendirmek için komşuları Mehmet çavuşun kızına dünür çıkmışlardır. Babam otuz yaşındadır. Evleneceği kız (Anam) on dokuz yaşındadır. Dünürlük işleri çok olumlu gelmiştir. İkisini yavuklamışlardır. (O zamanlar oğlan ile kız söz kesiminden sonra yavuklu edilirdi. En az altı ay eğer oğlan sefer acele askere alınırsa bu süre dört beş seneyi hatta yedi seneyi bile bulurdu.) Yavuklu olanlar birbirlerini görmezler kız sürekli yavuklusundan kaçardı. Kaçmazsa gönülsüz olduğuna yorumlanırdı. Oğlanın yaşı büyük diye fazla uzatmayıp birkaç ay yavuklu durduktan sonra işgal altında davullu, zurnalı bir düğün yapılmıştır. İşgalcilerde düğüne iştirak edip Sırtaki oynayıp, hora tepmişlerdir. Nihayet oğlan ve kız muradına ermişlerdir.

Bu evlilikten dört çocuk Dünyaya gelmiştir. Bir oğlan, üç kızdır. En büyük oğlan Bekir Sıtkı(ERTÜRK)’dır. Kızlar; Ümmü Çakmak-Sadık Çakmak’ın karısı. (Oğlu Ramazan Makkule Pala (Sarkma). Fatma benim küçüğum, Abdurrahman PALA'nın karısı.

NoT: Babam:1308 Doğ.

ÇINARCIK KÖYÜNE YUNAN GELİYOR KAÇIN DİYE HABER GELMİŞTİR

Ürün köydeki Yunan karakoluna telsizle haber ulaşmıştır. Savaşı kaybettik. Kemal’in askerleri hepimizi yok edecek kaçın.” diye. Karakol ve Çınarcık köyündeki askerleri aniden kaçmışlardır.Çınarcık ve Ürün köy ahalisine haber ulaşmıştır. Yunanlılar geliyor. Hemen saklanabileceğiniz muhafazalı yerlere kaçın.

Köylüler zaten hazırlıklıdırlar. İşaret beklemektedirler. Evlerinden kaçırabilecekleri eşyaları kağnılara, eşeklere sarmışlardır. Un, yağ, tuz, aşlık bakliyat, tarhana, çul, kilim, gerin vb. kaçırabildiklerini kaçırırlarken, eşeklerinin ağızlarını anırmasınlar diye bağlamışlardır. Mehmet Çavuş diye birisini gözcü olarak bırakmışlardır. Köyü net olarak izleyebilecek korunaklı yer ararken büyük bir ağacın gövdesindeki kavuğa gizlenerek izlemeye almıştır.

Mehmet çavuş benim annemin babası, benim dedemdir. Gizlendiği yerden gözetlerken, evinin yakıldığını görünce “Eyvah evimiz yanıyor!” diye bağırmaya başlamıştır. Bunu duyan Yunanlı askerler, dedem Mehmet Çavuş’u vurarak şehit etmişlerdir. Dedemin sesini saklandıkları yerden çıkarak, ellerinde bakraçlar ile evlerini söndürmek için köy çeşmesine koştuklarında Yunanlı askerler çeşmenin etrafında toplanmışlar, yakılıp, yıkılan evleri izlemektedirler. Ebem elinde bakragile yaklaştığında yunanlı askerler kenara gelmişlerdir. Ebem elinde bakraç ile su taşıyıp, evlerinin üzerine döke döke yangını söndürmüştür. Yanan evden büyük bir kiriş yarı yanmış bir halde geriye kalandır. Evin enkazı halen bellidir. Yanık kiriş durmaktadır.

Bekir Sıtkı ERTÜRK böyle anlatmıştır. 2013 Temmuz

NoT: Mehmet Guş Emeciklerdendir.

ÇINARCIK KÖYÜ İLE KARAAĞAÇ KÖYÜ HALKI BİRBİRLERİNE GİRMİŞLERDİR

Karaağaç köyü halkı ile Çınarcık köyü halkı, Naiyelik damlarının arazileri nedeni ile çıkan anlaşmazlık sebebi ile birbirlerine girmişlerdir. Mahkemelik oldular. Karaağaç köylüleri Tapu arşivlerinden kayıtlarını çıkarttılar. Buna rağmen Mahkemeyi kaybettiler. Şimdi oradaki araziler köyümüzün sahipliğindedir.

Köyümüzün sınırları; Eski Saray’dan, Kayaağıl ve Karaağaç köyüne kadar belli olmuştur. 1930'lu yıllarda Çınarcık 10 hane ve mendeye bağlıdı.Rahmetlik Babam Antepli Medresesinde okuyup hocalığını da yapmıştır. Karaağaç köyü için “bunlar Bizanslılar zamanında yerleşmişler.” derdi.

Anlatan: Bekir Sıtkı ERTÜRK-1922 Doğ. Çınarcık köyünden. Yiten Oğullarından. 08.01.2013

Tarihi boyunca bizim köy göç almamış, dışarıya hep göç vermiştir. Arazilerimiz kıraç ve verimsiz olduğundan gelir düzeyi hep düşük olmuştur. Karaağaç köyüne, kayaağıla Eskisaray'a, Külköy'e (Yeşildere) yerleşenler hep bizim sülaledendir. İnceler ile Ayanoğulları Külköy'e (Yeşildere) gitmişlerdir. Daha sonra geri gelmişlerdir.

Kıranköy, Cızıkdamı, Külköy (Yeşildere), Çubukdağı, Karaağaç köylerindeki yakınlarımızla akrabalık ilişkileri içerisinde gelip gidiyorduk. Külköy (Yeşildere)’den Emecikler Çınarcık’a göç edip fazla zaman durmayıp geri gittiler. Derken duygusal biri ifade ve ses tonu ile anlatmıştır. A. KARADAĞ- 08.01.2013

ÇINARCIK KÖYÜNÜN KURULUŞU İLE İLGİLİ BİLGİLER

Köyümüzü kuran atalarımız Saraç Yörüklerindendir. Karaağaç köyü ile Kayaağıl köyleri arasında Yörük damları denen, Naiyelik damlarından; Elmadağı, Ahırdağı, Muratdağı, daha sonraları Mende köyünün arkasındaki Kaşbelen yaylasına çıkıyorlardır. O zamanlar her tarafta eşkıyalar vardır. Köyleri, yaylardaki Yörük obalarını, yaylalara giderken, dönerken soyuyorlardır. Yaylalardan kışa doğru dönerlerken Naiyelik-Yörük damlarına gitmeyip, bugünkü köyün olduğu yerler gür açıklıktır. Büyük çınar ağaçları vardır. Kaynayan sularıda vardır. Kış şartları işin derenin içi kuytudur diye sürüleri ile beraber keçi kılından dokuma geri denilen çadırlarını kurarak ilk konan iki aile şunlardır:

1. Karavelioğluları.

2. Hacı Halil ağalar.

Daha sonraları eşkıya zulmünden kaçıp, gelip buraya dahil olanların lakapları ve soyadları aşağıdadır.

LAKAPLARI     SOYİSİMLERİ

EMECİKLER       :   ŞENOL

HACICIRIKLAR : İNCE

DANACIOĞLU  : COŞKUN

ESCILER             : KARAKUŞ, ERTÜRK

GÖĞALİLER       :YİĞİT (Bunlardan kimse Kalmadı.)

KILİKLER            : SARGIN

Buraya bizim atalarımız konmadan, Çınardibi, Çınar Deresi denildiğini yine büyüklerimizden öğrendim. Muhtarlık olmadan 10 hane olup Mende (Kaşbelen) köyüne bağlı küçük bir köy olduğu için, ÇINARCIK adını koymuşlardır. Köy çeşmesi köyden önce yapılmıştır.

Tahmini olarak yüzyıl önce muhtarlık olmuştur. En çok muhtarlığı Danacı oğlu Mehmet COŞKUN yapmıştır. Ben 1973’ten itibaren dört yıl yaptım.

Hayrettin AYDIN 1932 Doğ.

Dedem Halil İbrahim Yunan işgalini yaşamıştır. Evlerimizi yakmışlardır. Emeciklerden Mehmet PALA Yunanlılarca öldürülmüştür. Danacıların Babasını Ürün köydeki mahkemede yargılayıp kızgın yağ ile yakarak öldürmüşlerdir.

Anlatan: Hayrettin AYDIN-1932 Dog. Eski Muhtar

Arastırmacı: Abdurrahman KARADAĞ- 2011 Haziran

TARİHİNDE ÇINARCIK KÖYÜ

1325 Hüdaven Diyar Vilayeti Salname-i resmiyesinde Uşak kazasına bağlı köylerin listesinde Çınarcık: 23 Hane.

NOT: Hane sayısı burada aile sayısıdır. Ev sayısı 10 ve küsuratlıdır. Bir evde bazen iki, bazen üç, bazen dört aile bir arada oturduğumuz zamanlar oluyordu. Söz konusu, H.1325- M.: 1909'da bir evde bir babanın üç oğlu varsa üçü de evli ise o evde dört aile oturuyor demektir. Kaynak kişilerde bunu anlatmışlardır.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÇINARCIK KÖYÜ

Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki idari yapısında Çınarcık köyü Uşak Merkez kazaya bağlı bir köydür.

UŞAK İLİNİN I985 YILINDAKİ İDARİ YAPISI

Uşak ili Merkez ilçesi:

Merkez Bucağı

İdari Birim:

ÇINARCIK

166

Kaynak: Cumhuriyet’in ilk yıllarında Uşak. Yrd. Doç. dr. Sadiye TUTSAK

Araştırma:Abdurrahman KARADAĞ