Uşak Merkez Şükraniye (Kalın Kilise)  köyünde nesillerdir anlatılan bir efsane vardır.

Şöyleki,’’Kula tarafından gelen bir eşkıya taifesi, İbrahim Kahya oğlunun şimdi okulun olduğu yerde bulunan konağına baskın yapmış,evde bulunan herkesi katletmiş,malları talan edildikten sonra,konağı yakılmıştır. Gün ağardığında savrulan küllerden başka bir şey kalmamıştır. O gün akrabalarında kalan iki çocuk hariç ! Bu çocuklar , yıllar içinde işleri ele almışlar,biri çiftçilik yaparken,diğeri askeri eğitim alıp,yüksek kademelere gelmiş ve sonra köyüne dönüp,orada ölünceye kadar yaşamış. Burada anlatılanların gerçekliğini öğrenmek için önce köy mezarlığının yolunu tuttuk. Yerel araştırmacı Bekir SEMERCİ taşlarda İbrahim Kethüda zadeler’’ namı ile anıldığı ilk defa öğrenmiş olduk. Kethüda Farsça bir kelime olup, Türkçe’de Kahya anlamına gelir. Uşak Üniversitesi Tarih bölümünden Prf.Dr.Mehmet KARAYAMAN ve Prf. Zahit YILDIRIM hocalarımız,taşların tam metnini çözerek okudular. Burada ilginç bilgiler elde edildi. Mezar taşının birinde ‘’Hanedan-ı Kadim-i Uşak-i ‘’diğerinde,Hanedan-ı belde ifadeleri yer alıyordu. Bilgiler burada yatan insanların dönemin önemli bir sülalesine mensup olduğunu gösteriyordu. Araştırma yapacağımız ortaya çıkınca rotamızı İstanbul’da bulunan arşivlere çevirdik. Burada bana eşlik eden Süleyman DEMİREL Üniversitesi Tarih bölümü öğretim görevlilerinden Serhat Bal Hocamla epey belge topladık. Uşak’ta Kent Tarihi müzesi görevlilerinden yerel tarih araştırmacısı arkadaşım Ömer Aşçı bey’in kendi çabası ile bulduğu bilgi ve belgelerle araştırdığımız konu gün yüzüne çıkmış oldu. Bana bu çalışmalar esnasında yardımcı olan tüm hocalarıma ve arkadaşlarıma teşekkür ederim. İbrahim Kethüda ailesi Uşak’ın eski ailelerinden olup, Uşak tarihine önemli katkı yapmıştır. İlk kez bu ailenin varlığına 1653 senesinde rastlıyoruz. H.H. Okulu Müdürü Hüsnü ERSOY 1653 senesinde Uşakta şiddetli bir deprem oldu evlerin tamamına yakını yıkıldı. Acem oğlu ve İbrahim Kethüda oğlu yeni evler yapmak suretiyle şehri yeniden ihya ettiler. ‘’diye söz etmektedir. Burada iki aileden beraber bahsedilmektedir. Daha sonra ulaştığımız belgede şöyle bir belge vardı. M.17 Şube 1788 Tarihli mühümmet defteri, Banaz halkının çoğunun imzası ve anı Seyit Ahmet arzusu ile kız kardeşi Esma sultanın on beş yıldan İbrahim Kethüda oğluna bırakılması. Buradan anlaşıldığına göre bu aileler ortak hareket eden dost kimselerdi. Bu belgeyi destekleyici bir hikayede dutluca köyünden Latif Saraç oğlu anlatıyor. Dedem anlatırdı. Kahya oğlunun sünnetinde Acem oğlu bir okka kahve getirmiş. Acem oğlunun çocuklarının sünnetinde Kahya oğlu delik taş değirmenini hediye olarak vermiş. O günün şartlarında yönetici olmak iyi bir komutan olmayı gerektiriyordu. 83no’lu Beyler beyine gönderilen bir belgede, Kütahya ve kazalarında toplanacak olan askere Gediz Ayanı Hadim zade Nebi ve Nasuh zade Süleyman Ağa Uşak’ta hacı Mehmet veya İbrahim Kethüdaoğlu Başbuğluğa uygundur bilgisini  görüyoruz. Acemlerde durum böyleydi. Acem oğlu İbrahimin daha önce Uşak Vayvadası olması Devletin istediği zaman ordu toplaması ve askerin başında savaşa gitmesini gerektiriyordu. Acem oğlu İbrahim ölünce yerine oğlu Ahmet geçti. Acem oğlu Ahmet 1788’de Uşak Vayvodosu oldu. Bu yıllarda Osmanlı ve Rusya ve Avusturya savaş halinde idi. Acem oğluna gelen bir emir ile ,acele kuvvet toplayıp istanbul’a gitmesi emrediliyordu. Acem oğlu gerek arazideki eşkıyaların başı boş kalıp köyleri basmasından gerekse de onu istemeyen rakiplerinin şerrinden çekindiği için ağırdan aldı. Bunun üzerine Kütah ya da bulunan Anadolu Beyler beyi Acem oğluna, derhal toparlanıp cepheye sevk edilmesini emreden tehdit dolu bir name göndedi. İşin ciddiyetini anlayan Acem oğlu acele bir birlik oluşturup, yakın adamlarından birisiyle asker gönderdi. Yalnız askerler savaş meydanına ulaşmadan 1792’de Osmanlı Kuvvetleri yenilip,barış istemek zorunda kaldı. Elbette bu savaşın sorunları aranmaya başlandı. Uşak vayvadosu Acem oğluda sorumlular arasındaydı. Hatta III. Selim bir irade yayınlayarak ‘Devlete karşı gelenler’ anlamında onuda şaki ilan etti. Vayvadoluğu elinden alınan Acem oğlu Kütahyaya gidip,teslim olması için emir aldı. Fakat Acem oğlu bu emre uymadı. Suçsuz olduğunu bildiren bir name yazdı . Bunun üzerine Kütahya paşası padişah emri ile Acem oğlu ve anneannesinin yakalanması için bir birlik gönderdi. Acem oğlu yanında bir Kethüda oğlu gibi yandaşlarından oluşan bir kuvvetle 1793’te Banaz Hasan Köyde bulunan ve alınması zor olan kaleye çekildi. Osmanlı Askeri kaleyi kuşattı.Akşamın olması ve arkadan gelen sarı Tekeli Kuvvetlerince sarılan Osmanlı güçleri dağılmak zorunda kaldı. Kışın bitmesi ile 1794 baharında padişah,Anadolu Beyler beyine içinde 15 bin asker ve yine içinde toplarında bulunduğu ağır silahlarla Uşak’ı kuşatma emri verdi. Uşak ve ahalisi Acem oğlu ve adamlarını vermezse topla dövülecekti. Yakalamak için çok büyük bir ordunun üzerine gönderildiğini duyan Acem oğlu halkında zarar görmemesi için kalenin gizli geçitlerinden kaçtı Daha sonra dostu kula Kula vayvadası dostu İsmail Ağanın yanına sığındı. Oradan kaçarken, Kara Osman oğlu kuvvetleri ile çarpıştı. Son birkaç adamları ile Simav taraflarında iken,Simav vayvodası Nasuh oğlu tarafından yakalanıp,kellesi İstanbul’a gönderildi. Böylece iki yıllık isyan 1795’te son buldu. Öte yandan, İbrahim Kethüdaoğlu Mustafa ağa Kuladaki çarpışmadan sonra Acem oğlundan ayrılarak, Kalın Kilise şükraniye köyüne döndü.Bunu haber alan yerel kuvvetler Kethüda köyünde sıkıştırdılar. Kısa bir çatışmadan sonra, Mustafa ağa ve adamları öldürüldüler . Mallarına el konuldu. Evleri yıkıldı. İsyana karışmayanlara ise  dokunulmadı. İsyancı ele başılarının ortadan kaldırılmasından sonra , mal dökümlerinin yapıldığı,terekede 1795 ‘te öldürülen Uşak Vayvodosu Acem oğlu Ahmet’in terekesinde altı tane araba cariyesi olduğu Acem oğlunun yandaşlarından Kalın Kilise köyünden , İbrahim Kethüda oğlununda terekesinde iki Arap cariyesi’nin bulunduğu gibi ilginç bilgiler veriliyor. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal bilimler dergisi c-17 s.25,49-65,2015 Efsane olarak kulak’tan kulağa aktarılan bu olayın gerçek yüzünü bu şekilde ortaya çıkarmış bulunuyoruz. Gelelim iki kardeş olayına,Mustafa ağanın kardeşi Mehmet Ağaya isyancı olmadığı için dokunulmuyor. Mehmet Ağanın Ahmet ve Ömer adında iki oğlu vardır. Ahmet asker ocaklarında yetişir. Burada komutanlığa yükselir. Daha sonra başarısından dolayı Devleti Müteferikalığı rütbesine yükseltilir. Bu kurum şehzadelerin ve vezir çocuklarınında bağlı olduğu kurumdur. Sonraki yıllarda İstanbuldan dönerek köyüne yerleşir. Kardeşi Ömer ağa ile çiftçiliğe devam eder. Köydeki herkesin bildiği Ağa çeşmesini 1831’de birlikte yaptırırlar. Ömer Kahya , İbrahim Kahya oğlu 1795 Şükraniye köyünde nesillerdir anlattı.