Anlatan; Kemal DÖNMEZ, Emekli öğretmen. Akse Köyü’nde ikamet etmek’te olan Dümbekçioğlu Sülalesi’nden olup, bunlar geçmişte Banaz Nahiyesinin unsur-i aslısı olup, bir geçimsizlik, husumet nedeni ile zamanın Devleti Osmanlı Devleti tarafından Aile aile, köylere dağıtılmışlardır. Kemal DÖNMEZ’in Ataları’da Bozkuş köyüne sürgün edilmişlerdir. Boy ve soy olarak, Kayı Boyuna mensup kozak yörükleri’ndendiler.

Emekli öğretmen Kemal DÖNMEZ 1855 doğumlunun Dedesi Hüseyin DÜMBEKÇİOĞLU (DÖNMEZ)’nun anlattığı yunan işgali günleri’ndeki, yaşadığı olayları, hatıralarını, Araştırmacı yazar; Abdurrahman KARADAĞ’a aşağıda yazıldığı gibi anlatmıştır

Akse köyü’nden,Dümbekçioğlu Hüseyin yunan işgali günleri’nde çetecilik yapmaktadır. Çerez Ethem’in yakın arkadaşlarındandır. İşgal altındaki Bozkuş köyüne yakınları ziyaret etmek maksadı ile gizlice gelmiştir.

Ebesi’nin yakın akrabaları olan Değirmenciler ile amca çocuklarıdırlar. Ebesinin adı Fatma’dır. Değirmencilerin iki kız kardeş ve anaları vardır. Babaları savaşlarda kalmıştır. İşgalci yunan komutanı bu kızları yalnız oldukları için asılmaktadır. Kızlar tepki verdikleri için, red edilen komutan, bunlardan intikam almak için haince bir plan düşünür. Kızları geceleyin evlerinden silah zoru ile kaçırarak, içki ziyafeti’nde  önce kendisi, ardından, sarhoş bütün askerlerinin önüne tecavüz için atacaktır

Kuvay-ı Milliye’nin gizli eli Karlık köyü’nden Mısdili (Mustafa)avaşoğlu, yunan işbirlikçisi gibi görünüp, onların bütün gizli planlarını Kuvay-ı Milliyecilere bildiriyordu. Çok sevildiği için ona Mustafa yerine Mısdili diyorlardı. Dümbekçioğlu Hüseyin’in köyde olduğunu biliyordu.Kızlara haber göndererek,gece yunanlı askerler evinizi basarak,sizi alıp,götürerek içki alemlerinde tecavüz edecekler diye haber göndermiştir

Kızlar analarına, oda, gidip, dümbekçioğlu Hüseyin’e: ‘’Üsen Ağa bizim gızlar, bana böle böle deyola biz çok korkuyoz vallaha ne yapalım!’’dediğinde. Dümbekçioğlu Hüseyin:’’Eviniz’den siz hiç ayrılmayın! Çünkü; Köyde nereye saklansanız bulurlar, buldururlar, siz o işi bana bırakın!’’deyip, eline bir balta alıp, bilemeye başlamıştır. Akşam olduğu’nda bir kadın elbisesi giyip, doğruca kızların ve analarının beraber oturdukları eve gitmiştir. Sokak kapısı tırkazlıdır. Yumruğu ile tıkırdatıp, sesini kadın sesine taklit ederek seslenmiştir. Anaları hemen sesten tanıyarak kapıyı açmıştır

Kızları ahıra saklayıp, ev kapısını tırkazlayıp, içeride kapının arkasında elinde balta olduğu halde pusuya çekilmiştir. Tahmini bir saate yakın bekledikten sonra, sokakta köpekler havlamaya başlamıştır. Yunanlı askerlerin geldikleri belli olmuyordu. Beş dakika geçmeden ,giriş kapısına birer omuz vurarak parçalayan yununlılar’ın kafaları karanlıkta gedey tahtalarının üstüne hayratça ses çıkartarak ,arka arkaya düştüler ‘’manav bile deyemediler kefereler’’ diye mırıldandı. Hüseyin Dümbekçioğlu

Yunanlı askerler düştükleri yerden kalkarak, küçücük bir penceresinden, körbir kandilin yaydığı titrek ışıklar içerideki yer yataklarını ve yastıklarını yatağın içine dikine koyarak, üstlerini yorganla örterek içlerinde kızlar ile analarının yattığı görüntüsü vererek çok güzel yanıltıcı bir tuzak hazırlamıştır. Hüseyin Dümbekçioğlu, tahta kapının arkasında elinde yeni bilediği keskin balta olduğu halde hiç kıpırdamadan kapının arkasında saklanıyordu. Kapıyı tırkazlayıp, kapının arkasında pusuya çekilmiştir. Yunanlı askerler kapıyı kontrol ettiklerinde, kilitli olduğunu sanıp, omuzları ile zorlamaya başladıklarında, Hüseyin Dümbekçioğlu takılı olan tırkaz demirini ses çıkartmadan açmıştır .Tam o sırada kapı çatır diye bir ses çıkararak hızla açılırken,iki tane yunanlı asker kapıdan,kapıdan içeriye doğru düşmüşlerken,üçüncüsüde arkadaşlarını kaldırmak için davrandığında, Hüseyin Dümbekçioğlunun çok şiddetli savurttuğu balta enselerine isabet ederken, başları göğüslerine kadar sarkarak kan fışkırıyordu. Yunanlı askerler ne olduğunu anlamadan ölmüşlerdir.Hüseyin (Üsen) Dümbekçioğlu’nun balta darbeleri ile paramparça olurlarken, dördüncü yunanlı asker’de kaçarken,ahşap merdiven basmaklarından birisinin kırılması ile hızla aşağıya düşerek ‘manav’ bile diyemeden ölmüştür

Kızların anası hemen saklandığı yerden çıkarak elinde tahra olduğu halde Hüseyin Dümbekçi oğluna, Üsen ağa geberdilermi, geberdilermi! Dediğinde, Hüseyin Dümbekçioğlu ‘’heya dördüde geberdiler’’ demiştir. Elinde koca bir tahra olduğu halde .Hüseyin Dümbekçioğlu; Geberdilerde, zıbardılar bile cavırın enikleri dedikten sonra; Hemen bu taşları gömelim,gelelim!’’diye alçak bir sesle senlenmiştir

Kadın; Geliniz kızlar, çuvalları bulup, getiri hemen! diye alçak sesle komut verince kızlar hemen geldiler. Çuvalları buldular

Yunanlı askerlerin leşleri büyük dokuma çuvallara konularak, ağızlarını sicimlerle sımsıkı bağlayarak,komşulardan bir iki kişiye yardım etmek için getirmişlerdir. Kağnıyı yüklenerek, köy mezarlığının kenarındaki, Dümbekçi oğlu tarlasının kenarındaki, Dümbekçi oğlu Alinin tarlasının kenarına açılan çukurlara gömmüşlerdir

Ortalıkta in cin yoktur. Belliki, yunanlı komutan içkili ziyafette kızartılmış oğlak ve toklu etini çok yedirip, meşhur Hacim ve Gövem şaraplarını çok içen askerleri ile, Anaları ve iki kızlarını beklemekten uykusuz sızıp,kalmışlardır. Kuşluk vakti yarı mahrur kalkan komutan elindeki kırbaçla, sızıp, derin uykuya dalmış askerlerine vura, vura tekmeliyordu. Yunanca galiz küfürler savuruyordu. Zar, zor askerlerini toplayan Kumandan, içtima edip, aldığı tekmilde; dört asker kayıptır. ’’Derhal kayıp olan arkadaşlarımız bulunmaldır.! diye komut üstüne komut yağdırıyordu. Köy’de kim var,kim yoksa Camliye topladılar.Tek,tek sorguya çekildiler işgençe yaparak,döve,döve konuşturmaya çalışıyorlardı.

Hiç birisi’nden en ufak bir şey alamayınca; Yunanlı Komutan, Dümbekçioğlu Hüseyin’e (Üsene) dönerek, peltek bir Türkçesi ile; ‘’puni (bunu) yafsa, yafsa sen yapar!’’ diyerek derhal işkence’ye alınıp, konuşturulmasını emretmiştir. İşkence yaparak sonuç alamayınca; Komutan, ‘’Derhal kurşuna dizin’’ diye emir vermiştir. Hemen beş kişilik bir birim, idami için hazırız diye tekmil vermişlerdir. Dümbekçioğlu Üsen (Hüseyin) de en ufak bir korku belirtisi yoktur. Yakınları ve köylüler ğale yana gelip, yunanlı askerlerin üzerine yürüdüler, arbedede yunanlılar çok acımasız davranıp, çok feci dövüyorlardı. İdam timi hazırdı. Dümbekçioğlu Üsen (Hüseyin) çok güzel bir Rumca ile; ‘’Kurtar bizi Hıristo!’’ deyip, istavraz çekince, komutan ve imfaz timi bir birlerine şaşkın, şaşkın bakarak; ‘’Acaba yanlış bir işmi yapıyoruz dercesine, Kumandan ile imfaz timindeki çavuş ve askerler şaşkın, şaşkın bir, birlerine bakarak, fısıldaşarak konuşmuşlardır.

Dümbekçioğlu Üsen’in (Hüseyin) Altında uçkurlu bir şalvar gibi donu vardı. Uçkuru çözüp, bakmışlardır. Suratları Mayhoş, mayhoş olmuştur. Dümbekçioğlu Üsen (Hüseyin) sünnetlidir

Komutan; ‘’Tu Komota istavraz’’ deyip, tükürerek yunanca galiz küfür etmiştir. Sinirli bir şekilde, emrini yenileyerek; ‘’Belden aşağısına ateş edeceksiniz!’’ Beş kişilik idam timi emri yerine getirerek, birer kez ateş ederek, belden aşağısını delik, deşik etmişlerdir.

Üsen (Hüseyin) Dümbekçioğlu’nun iyileşmesi aylar sürmüştür. İlkel Usullerle tedavi olmuştur. Çok acılar çekmiştir. Asla umudunu yetirmemiştir. Karamsarlığa yer vermemiştir. Çok kara günler geçirmiştir. El kadar Arpa Ekmeğini bulduğu zaman yeyip mutlu olmuştur.

Aradan on yıllar geçmiştir. Üsen (Hüseyin) Dümbekçioğlu soy adı kanununda;’’DÖNMEZ’’ Soy adını almıştır. Hayat su gibi akıp, geçmiştir. Torunları yetişkin insan olmuşlardır. Üsen (Hüseyin) Dümbekçioğlunun oğlu Halil DÖNMEZ’in evlatları, Bozkuş Köyü Mezarlığının kenarındaki tarlalarına , Bahçe yapıp, Kuyu kazmak istemişlerdir. Tarlanın kenarındaki alanları kazmaya başladıklarında, insan iskeletine ait kemikler çıkınca, vazgeçip, az ilerisinde çapa ve kürekle başladıklarında ,yine insan iskeleti parçalarına ve kopuk kafa kemikleri ile karşılaşınca vazgeçip; Dedeleri Üsen (Hüseyin) Dümbekçioğlu’na anlatmışlardır. Oda; Yunan işgali günlerinde başından geçen olayları torunlarına bir, bir anlatmıştır. Çıkan kemiklerin öldürdüğü işgalci yunanlı askerlere ait olduğunu söylemiştir. Torunu: Kemal DÖNMEZ. Emekli öğretmen 1955 doğumlu ve Dedesi Üsen (Hüseyin) DÜMBEKÇİOĞLU’ (DÖNMEZ) nun anlattığı yunan işgali günlerindeki yaşadığı olayları hatıralarını, Araştırmacı Yazar Abdurrahman KARADAĞ’a anlatmıştır

Kemal DÖNMEZ Akse Köyü’ndendir. Bozkuş köyü ile bağlantılıdır. Ataları Eski Banaz’dan Bozkuş köyüne göç etmişlerdir. Dağdemirle Köyü ilede akrabalık bağları vardır. Cazgır oğulları ile olan kan bağı dolayısı ile yazar Abdurrahman KARADAĞ ile akraba olduğunu öğrenmiştir. (Cazgırlar=DEMİRDAĞ)=Hızar çalıştırmışlar ve köklü zengin aile idiler. Cazgırın Anası Fatma (pape lakabı) Anneannemin öz babasının kız kardeşidir. Anneannemin babası Kadı Ahmet 1937’de ölmüştür. Banaz’a bağlı Balcıdamı ve sonra paşarık köyüne yerleşmişlerdir ‘’Havalar’’ denen sülaledendir. Havva Hanım öz halasıdır. Dedem Kadı Ahmet Cumhuriyetten önce kısa süreli ‘Kadılık’ yapmıştır

Uşak’ın eski Doktorlarından, Alaeddin BAYIK, Hüseyin DÜMBEKÇİOĞLU’nun akrabasıdır        DÜMBEKÇİ OĞULLARI: Akkilise Karyesinin Banaz’a tabii olduğu dönemlerde, Banaz Nahiyesi’nin kurucu Unsur-i Aslisi’dirler

DÜMBEKÇİ OĞULLARI: Kara Zeybekler, Mıdenler, Sümbüloğlu, Maddirler, Tosunoğlu olanlardır. Bunları yakından tanıdığım insanlardır. Abdurrahman KARADAĞ-Araştırmacı

Asılları: Kayı Boyu’ndan Kazak (kazak) Yörüklerindendir. Mıdenler mum bacak (İsmail ÇAY). Amcam olur. Kemal DÖNMEZ 1955 Doğumlu

Tarihi yazıda adı geçen kızlar:    1. Bozkuş Köyü’nde; ‘BULAL’ soyadını taşıyanların ninesi’dir                                                                                                                                                                                                    2. Ali ÇAKIN’ın Annesi’dir. Şehit çocuğudur

Dip Notlar: Yazıda geçen  Hıristo: Batı dillerinde Hz. İsa’nın adı

Üsen: Uşak ağzında Hüseyin’in söyleniş biçimidir

Gebe-r-mek: Uşak ağzında, GEBERMEK’in söyleniş biçimidir. ‘R’ siz

Araştırmacı Yazar: Abdurrahman KARADAĞ