Uşak Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün organize ettiği “Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu” konulu söyleşi programı, Atatürk Kültür Merkezi’nde Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın ve Belediye Başkan Yardımcısı Zeynep Ceylaner’in de katılımıyla yapıldı. Söyleşiyi gerçekleştiren ve burada bir sunum yapan Ankara Üniversitesi Tarih Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Neşe Özden, günümüzde Akdeniz’de yaşanan hakimiyet mücadelesinin temelinin tarihsel sürece dayandığını ve tarihin ezber yapmak yerine mantıkla öğrenilebileceğini ifade etti. Tarihi olmayan toplumların haritadan silinme ihtimalinin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Neşe Özden,  Atatürk’ün Uşak’ta verdiği ‘İlk Hedef Akdeniz’ emrine vurgu yaparak, “Büyük Taarruz da Atatürk hedef olarak Akdeniz’i gösterdi. Akdeniz olarak gösterdiği yer Ege Denizi’ydi. Atatürk burayı bilinç olarak gösterdi. Çünkü Akdeniz hedefini göstermeseydi bizim denizlerden dünyaya çıkacak yönümüz kalmayacaktı. Büyük Taarruz Uşak’ta burada size parmağıyla Ege’yi gösterdi. Yunan Gazeteleri o zaman Küçük Asya üzerinde İyonya devletini kuracaklarını söylüyordu. Çünkü onların Megalo İdeası var ve bunu böyle görmeniz lazım. Belki de şimdi de bu yaşatılmaya çalışılıyor. Dünya tarihi öyle bir şeydir ki, isimler değişir ama planlar değişmez. Olayları bir bütünün parçası gibi görmeniz var. Anadolu’daki kurtuluş savaşının bir benzerini Akdeniz’de yaşayacağız” dedi.


Türkiye’nin dünyanın en kritik noktalarından birinde yer aldığına değinen Prof. Dr. Özden, “Şu anda bizler dünya apartmanının en güzel katındayız. 3 tarafımız deniz ve boğazlar bizde. Bizim için Akdeniz, İtalya’dan başlamıyor ve Arnavutluk’tan başlıyor. Bakın yakında tansiyon artacak ve belki de 1 asır sürecek. Belki biz göremeyeceğiz. Gazze’de, Suriye’de ve Lübnan’daki olayların hepsi Akdeniz’deki hakimiyet kavgasıdır. 1 asır önce Anadolu için verdiğimiz savaş, şu anda Akdeniz’de geçiyor. Tarihi hikaye gibi anlamayın ve tarih bugün ne işe yarayacak diye bakın.  Bizler bu topraklardan asla gitmeyiz ve bize bu gücü de veren, Türk milleti ve bizim en büyük gücümüz de budur. Bizler kopmayız ve bölünmeyiz. 11 milyon insanla Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve biz devrimimizi yaptığımızda, Rusya’da Bolşevik İhtilali’nde 150 milyon insan vardı. Aradaki farka bakın ve Türkiye 3 kıta çıkışını tutmuş ve İstanbul ve boğazları da egemenliğine almış ve toprağı tutan bir yapıdadır” diye konuştu.


TÜRKLER ANADOLU İLK İŞGAL EDİLDİĞİNDE SUSTU, NE ZAMAN İLHAK BAŞLADI O ZAMAN MÜCADELE DE BAŞLADI
“Anadolu’nun halkı işgaldeyken sustu, istilaya da uğradı sustu, ama iş ilhaka gelince mücadele başladı. İzmir’deki örgütün adı Reddi İlhak kondu ve bunu reddeden bir anlayıştaydı. İzmir halkı size kelimeyi söylüyor, sen merak edip o ilhakın anlamına bakmıyorsan sadece ezberle geçersin. Böyle tarihin kimseye faydası yok” diyen Prof. Dr. Özden, şöyle devam etti: “Şimdi aniden sorsalar hocam Ukrayna’da savaş ne zaman bitecek diye? Bunu nasıl bileceksin o zaman? Tarih yaşayan bir şey. Hele Türkler için mecburiyet ve bu coğrafyada olanlar için olmazsa olmaz. Müdrik olmak ve idrak etmek bize her zaman lazım. Türkler işgale ses çıkarmadı ama istilaya da bir yere kadar. Ama sen işgale başlarsan ve ilhaka geçersen Türkler bunu anlayacak kadar akıllıdır. Doğu Anadolu bir pasaj görünüyor ve burası için de 2 proje var. Buradaki bazı vilayetlere Ermeni vilayetleri demişler. Bazı illere de cahil bir ABD Başkanı da buraya Ermeni illeri demiş ve burayı Wilson 6 Ermeni ili diye yazdılar.  Çukurova’da da Küçük Ermenistan mandası kurulacaktı. Yukarıda Büyük ve aşağıda da Küçük Ermenistan olacaktı ve bu da bir ilhak projesidir. Biz bunun kırmızı çizgimiz olduğunu ifade ettik ve asla kabul etmedik.  Türkiye Cumhuriyeti’nde azınlık hakkı vardır ve azlık hakkı değildir. Hepimiz Türk’üz ve bizdeki azınlık hakları pozitif haktır. Bir çok devlette bu azlık hakkıdır”.

 

SİLAH ATMADAN ELİMİZDEN GİDEN TOPRAKLARIMIZ OLDU
“Kıbrıs için de aynısı oldu yönetimini istediler ve 40 yıl sonra da Kıbrıs’ı da ilhak ettiler ve burası da silah atmadan gitti mi?” diye soran Prof. Dr. Özden, “93 harbi ve Berlin Anlaşması bizim için çok büyük bir yara. Sürekli elimiz kolumuz çekildi. Bizim kötü bir Birinci Dünya Savaşı karnemiz yok ve bizler iyi mücadele verdik.  1916’da Emir Hüseyin çıktı ve Mekke Şerifi olarak ayaklanmak istedi. İngilizler buna krallık vaat etmişler. Ne oldu, Faysal da onun evlatlarıydı ve ayıp olmasın diye oğlu Irak kralı oldu ve gözleri görmüyordu, götürdüler ve bir daha dönmedi.  Şu anda Irak, İran ve bütün ülkelerini anlamamız için Osmanlı’nın sıra dışı bir şekilde parçalandığını anlamamız lazım. Osmanlı küçük kısımlara ayrıldı ve manda öyle bir görevdi ki, Milletler Cemiyeti tarafından yaratıldı. Manda için Prof. Dr. Cemil Birsel, bu mandanın özellikle Milletler Cemiyeti’nin dolaylı sömürgeciliği olduğunu ifade etti. Manda diye bir şey yarattılar ve Osmanlı’yı parçaladılar. Mandanın görevini Milletler Cemiyeti veriyordu. Osmanlı parçalanınca, kendi kendilerine görev verdiler. Sorduğunuzda sömürgeciliği kabul etmezler ama sömürenlerin başında İngiltere ve Fransa olur.  Dünya tarihi, Alman ve İngiliz mücadelesine İkinci bir dünya savaşı görerek devam etti. İkinci Dünya Savaşı, aslında birincinin devamıdır. Dünya tarihi böyle giderken, bizim kurtuluş savaşımız var. Dünya bitmemiş bir savaşa giriyor ve Atatürk de bu savaşların arasında devrimler yapmak zorunda. Bu nedenle “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözü boşa değildir ve çok anlamlıdır. Atatürk, bize her zaman için Müdrik olmayı (idrak etmeyi) tavsiye ederdi.”
Öte yandan Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın, Prof. Dr. Özden’in panelini sosyal medya hesabından anlık canlı yayınla takipçilerine izletti. Programın sonunda Prof. Dr. Özden’e teşekkür eden Başkan Çakın, çeşitli hediyeler verdi. Prof. Dr. Özden’e çiçek ve 100. Yıl Kitabı armağan eden Başkan Çakın, ayrıca coğrafi işaretle tescillenen Uşak tarhanası ve helva da takdim etti.

Editör: TE Bilişim