Saat şu anda 01.27 yi gösteriyor ve bin aydan daha hayırlı bir gece “Kadir gecesi” ifa ediliyor. Benimse canım çok sıkılıyor iki gündür “Kudüs Zulmü” sanki özel olarak başlatılmış gibi Yahudiler yine terör estiriyorlar.

Nasıl bir kaderin var senin ey Kudüs?

Sen değil miydin İlk Kıble,

Sen değil miydin ilk mescid?

Peki, ne oldu da bu hale düştün sen, ya da şöyle mi sormalıyım soruyu bize ne oldu da sen bu hale düştün?

Mescid-i Aksa neden hüzünlüsün sen? Ahir zamanın alameti olduğun için mi gözü yaşlısın, yoksa biz ahir zamanın alameti olduğumuz için mi bu derde düştün?

Orta Doğu'nun Kenan bölgesinde, Akdeniz ile Lut Gölü arasındaki Yehuda Dağları'ndaki bir plato üzerine kurulmuş eski bir şehirsin.

İbrahimî dinler olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için kutsal bir şehirsin.

Tarihi serüvenine girip olayın maneviyatından da çıkmak istemiyorum lakin en azından belki bilmeyenler vardır diye bir grafikle özetlersem size daha iyi fikir vereceğini sanıyorum. Ayrıca sizi heyecanlandırmak istemem ama öyle şeyler anlatacağım ki çoğunuz ilk defa duyacak,  çoğunuzda olmaz o kadar diyeceksiniz belki; lakin anlatacaklarım başınızı döndürebilir ve dahi kendimize gelip silkelenmemizi sağlar umudundayım. Önce şu grafiği sunayım sizlere. Hangi dönemler de kimler tarafından yönetilmiş geçmişi ne kadar eskiye dayanıyor kısaca göz atabilirsiniz.

Tarihin çeşitli dönemlerinde farklı devletlerin hükümranlığında çok uluslu bir yapı, özelikle üç semavi dinin başkenti kabul edilmektedir.

Peki, ne oldu da İsrailoğulları zıvanadan çıktı dersiniz? Elbette dini gerekçeleri vardır ve en önemlisi de budur diyebiliriz lakin daha önemli bir gerekçeleri var ki o da dünyanın özelikle İslam dünyası dediğimiz lakin çoğunluğu bu devletlerin bırakın “İslam haklarını” sıradan dünyanın en kifayetsiz demokrasilerinden ve insan haklarından mahrumlar. Çoğu indirilen dinden çoktan tövbe edip uydurulan dine iman etmişlerden oluşmakta. Daha çok şey yazılır lakin yazar her şeyi de yazdı mı tadı kaçar okur da bir şeyler eklemeli kendince. Bizler toplum bilimci olduğumuz için tarihe yön veren siyaset biliminden uzak düşünürüz. Elbette siyasetçilerin verdikleri kararlar önemlidir lakin bizim için önemli olan tarihi, kültürel ve toplumsal hafızaların ayakta kalmasıdır. Ki, zaten siyasetçilerde o toplumların evlatlarıdır nihayetinde. Onlar da gökten zembille inmemişlerdir hatta “siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz” sözü diyelim bazıları bunu ayet bazıları da hadis olarak biliyor fakat öyle bir ayet olmamakla birlikte sahih bir hadis de olmadığı kanısında hem fikir ilahiyat dünyası. Tabii söz güzel sonuçta mantıklı ve izaha da gerek bırakmıyor.  Şimdi gelelim İsrailoğularının yaptıklarına İsrailoğullarıyla-Araplar köken olarak kardeştirler çünkü bunlar Hz İbrahim’in iki oğlundan İshak ve İsmail’den gelmektedirler. Buraya bir not da ekleyelim dilleri de birbirine aslında çok yakındır. İsrailoğulları ya da İbraniler’in derdi nedir? Bunun için biz de aslında çok güzel deyimler vardır misal eceli gelmiş …. Diye başlar, peki o ecel yakın mı? Aslında en önemli soru bu: Bana göre çok yakın çünkü Allah katında hiçbir şey uzak da ve varılmaz değildir. Biz görürüz görmeyiz bilmem ancak İsrail zulmünün asıl amacı işte şimdi duyacaklarınız… Önce derin bir nefes alın Allah’a sığının ve yavaş yavaş okuyun:

Aslında asıl olay Süleyman Mabedinde kilitleniyor. Peki, nedir bu Süleyman Mabedindeki sır? Mabedin tarihi gelişim içindeki yerini, yapılışını anlatmayacağım özünü anlatma derdindeyim. Hz Davut yani Hz Süleyman’ın babasının oğluna bu mabedi yapması için telkini var peki neden? Hatırlar mısınız Hz Davut, Calut’a karşı savaşmıştı ve galip gelerek krallık yolu açılmıştı. Fakat Hz Davut bir şeyi çok iyi biliyordu ilk kitap ona inmişti, İbranice dilinde kitap semavi bir kitaptı asıl savaşması gerektiğininse “Şeytan” olduğu tembihlenmişti. “Büyük Şeytan”  Meleklerin hocası ateşten yaratılmış. Nasıl meleklerin hocası oldu hiç düşündünüz mü? Maneviyatıyla.  Melekler aynı yerlerindedirler yükselmezler ve alçalmazlar fakat nefis sahipleri en üstün dereceye de gelirler en alt köhne yere de düşerler. İşte o şeytana karşı savaş açtı. Lakin ömrü yetmedi oğlu Süleyman Peygamber görevi devraldı. Ve o büyük mabedi yaptırdı yaptırmadan önce de altına çok ama çok derin ancak o günkü şartlarda “Cinlerin” kazacağı derinlikte çukur kazdırdı. Çünkü Hz Süleyman’a cinler hizmet ederdi. Ya sonra ne mi oldu? Büyük şeytanı bu cinleri kullanarak tuzağa düşürdü ve o derin çukura gömdü. Üstüne kayalar ve topraklar serdirdi. Artık büyük şeytan oraya gömülmüştü. Üstüne de mabet yaptırdı. Ki herkes sürekli dua etsin şeytan onun altında o dualar ve ibadetleri duydukça eziyet çeksin. Bunda da başarılı oldu. İsrailoğulları zamanla yıkılan kaybolan bu mabedi buldular ve altını kazmaya başladılar her bir derece indiklerinde bir koruyucuyu “Cin’i” öldürmek zorundalar ve daha da zalimleşiyorlar. Çünkü şeytan onlara aşağıdan vesvese veriyor ve kendisini kurtarmalarını bekliyor. Sonra onu liderleri yaparak İsrailoğulları dünyaya savaş açmayı planlıyorlar. Bunlar çoğuna saçma gelebilir lakin onlar buna inanıyorlar. Tarih neler gösterecek bilemeyiz elbet.  Herkesin bir hesabı var ancak hesapları bozan da yoluna koyanda yüce Allah. Peki, yaralı Kudüs ne zaman kavuşacak huzura diye sorarsanız? Herhalde bu gidişle kıyamet de desek umutsuzluk olur, dünya da desek de şöyle bakınca ahmaklık… Yazıyı tamamladığımda saat 02.51’i gösteriyordu. Kadir geceniz Mübarek olsun…