Değerli Okurlar! Zaman zaman farklı kişileri dinlediğimde şunu görüyoruz. Artık insanlar, kendi dünyalarında, bir şey bozulmadan, iyi yaşamak istiyorlar değil mi?

İnsan, yaşadığı kendi evine ve doğduğu kendi kentine yabancı olmaz elbette. O halde insanları birbirine yaklaştıran kuvvet nedir? Bunun yanıtının ise ortak kültür düzeyi olduğunu düşünüyorum. İnsanın kendi yaşadığı ortamda, farklı kültürlerle ve farklı olaylarla karşılaşması, herhalde bir talihsizlik olsa gerek.

Bakınız! Bir kenti anlamak için, onun ana yol ve yan sokaklarından geçmek gerekiyor. Kim kimi, nasıl sorguluyor? Kim kime nasıl tepki gösteriyor? Ya da, Sivil Toplum Kuruluşları, yarın için ne düşünüyor? Toplumları, kim yönetiyor? İnsanların içindeki bencillik, ya da menfaat kaprisi, kimlere dokunuyor? Geleceğin karanlığa gömülmesi, kimlere yarıyor? Aydınlar, ne diyor? Kimlerden? Nasıl bir ses geliyor?

Gençler, sıkıntı yaşıyor mu? Onları, ön yargı ve gerilimler bastırıyor mu? Vaatler, yeminleri bozabiliyor mu? Siyasetin boş çenesi, neden kapanmıyor? Herkes, kendi gafletine bir kulp mu arıyor? Güzel yarınlar, daha mı uzaklaşıyor? Başkasını suçlayanlar çoğalıyor mu? Dünya mı çatırdıyor? Kaoslar mı, öne geçiyor? Masumiyet mi kandırılıyor? Ve güzel yaşam, zora mı sokuluyor?  Yolumuzda, kimlerle buluşuyoruz?

Kim ne derse desin herhalde gönül, biraz da güven aramıyor mu? Her gün, yeniden var olmak, zor oluyor. Bazen, yaşadığımız günler, elimizden kayıyor. Birimiz çivi çakarken, bir diğeri onu sökmeğe geliyor. Kültür ve sosyal yapı anlayışı yerine, kişisel istekler, öne geçiyor. Aynı yöne yürümek. Hızlı ve değişken olmak. Acaba bir başka bahara mı kalıyor?

Doğrusunu söylemek gerekirse bu ülkede sıcakkanlı, niyeti halis, genç ve inançlı insanları toplayacak bir zihniyet de gerekmiyor mu?  Ara sıra, rüzgârlar sert esiyor. İnsanlar da, yan sokaklara itiliyor. Orada da durulmaz, orada, ne yapacaksınız deniliyor. Kimimiz gölgesine bakınca, kendini olduğundan büyük görüyor. Denizde fırtına gibi, birazdan suyun içinde eriyip tükeniyor.

Bakınız toplumumuzda genelde erkekler önden gitmeyi severler. Arkadan gelen gölgeleri ise görmezler. Arkaya bakmazlar. Sonra da, yalnız kalırlar. Bu çağda, kadını susturabilir misiniz? Kadının olmadığı bir yerde, erkek nerededir? Uygarlığın farkını görmemek, eksiklik değil midir? Acaba bir yöne koştururken, öbür yönden neler kaçırdığımızın farkında mıyız? Kocaman bir evet…

Çok iyi okumuş ve kendinizi çok iyi yetiştirmiş olabilirsiniz. Yüklediğiniz binlerce düşüncelerle, bir ağırlık taşıyabilirsiniz. Lütfen söyleyiniz. İyi, mutlu ve sağlıklı mısınız?   Yüce Allah’ın değerli zamanı yutan insanlarla, ne kadar uğraştığını bilmiyor veya bilmek de istemiyoruz değil mi? Böyle bir beyin curcunası içinde, kimler? Daha ne kadar övünecektir? Bu dünyada kim yada kimler,  ne kadar mutlu olacaktır, bilinmez ama herhalde geriye bir tek şey kalıyor Sabırlı olmak.  Acaba sadece sabır mutluluğun teminatı mıdır? Kafa yoranlara, düşünenlere binlerce selam olsun. Yine de her şey düşündüğünüz gibi gönlünüzce olsun.  Hoşça kalın dostça kalın…