İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılın Kapitalist sistemi içerisinde şehirlerde pazarlanabilir bir meta haline gelerek “City Marketing” başlığıyla İşletme biliminin yüksek lisans alanları arasında yerini almıştır.

Bir Şehri Pazarlamak ihtiyacı nereden doğar?

Bugün için şehirler rekabet halindedir, hem de global anlamda. Şu anda Türkiye’de bir bölge İspanyanın alternatif bölgesi ile rekabet ediyor olabilir veya sadece komşusu ile …

Yerel yönetimler bu rekabet yarışında yerlerini almalı, silahlarını geliştirmelidir. Diğer türlü şehir yönetimleri halkını hak etmedikleri bir yaşama mahkum eder ve sonunda oranın boşalmasına veya nitelik değiştirmesine sebep olurlar.  Şehrini marka haline getirmekle yükümlü irade yerel yönetimin en çok imkana sahip kurumu olan Belediyelerdir. Bir şeyin marka olabilmesi için onunla beraber anılması ve ona yapışması istenen özelliklerin başında; sahip olduğu tarihi geçmiş incelenerek başlanır. Bu alanda ki sorumluluğunun farkında ki bir belediye önce kendi kurumsal tarihçesini sonra ise şehrin tarihçesini kurgulayarak işe başlamak zorundadır.

Türkiye Cumhuriyeti ‘nin kuruluş yıllarından 2013 yılına kadar  Uşak Belediyesi’nin kurumsal kimliği içinde kuruluş tarihinin belirlenmesine ihtiyaç duyulmamıştır. Zira 1922 yılında Uşak Belediyesi arşivi ile beraber yanmıştır. 2013 yılında dönemin Uşak Belediye Başkanı öncülüğünde başlayan çalışmalarda Uşak Üniversitesi öğretim görevlilerinden yardım alınarak ; İçişleri Bakanlığı, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ve Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü,.....vs. gibi kurumlar taranarak Uşak Belediyesi’nin kuruluş tarihi il olma tarihi olan 1953 iken  1870 olarak güncellenmiştir.

Uşak Belediyesi’nin kuruluş tarihini belirlemekle başlayan bu çalışma devamında ; kuruluş tarihinden bu güne görev alan başkanlar, önemli kişiler, yapılan işler ..vs. gibi bir arşivleme yapılmayıp bitirilmiştir. Kaldı ki; Cumhuriyet devrinin(Uşak Belediye Başkanı Alaaddin Tiritoğlu dönemi) Türkiye’de ki ilk asfalt uygulaması  ve Türkiye’nin İlk Futbol Stadlarından 1 Eylül Stadyumu iddiası belgelenebilse idi; Uşak şehrinin kimliğine büyük bir katkı sağlayacaktı.

Osmanlı'da belediyecilik kurumunun kuruluşu hangi tarihe dayanıyor?  

Osmanlı Devleti’nde  bir şehir veya ilçenin temizlik, aydınlatma, su ve elektrik gibi ortak ihtiyaçlarını ve hizmetlerini gören örgütsel yapıya karşılık gelen “Belediye” kurumunun tarihi geçmişinde; Klasik Dönem ,Tanzimat Sonrası Dönem ve Cumhuriyetin Dönemi olarak üç kısım içinde değerlendirmek yerinde olacaktır.

Osmanlı Klasik Döneminde Belediye Hizmetleri

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Tanzimat’a kadar olan uzun bir dönemde çağdaş bir yerel yönetim olgusundan söz etmek pek mümkün olmamıştır. Osmanlı Devlet yönetimi belediye hizmetlerini ayrı bir görev olarak değil, mülki ve askeri hizmetlerle birlikte bir bütün olarak değerlendirmiştir.

Bu dönemde  “belediye ile ilgili” veya klasik söylemle “beledi” olarak adlandırabileceğimiz ilgili hizmetler, bir taraftan devlet teşkilatı, diğer taraftan da yerel halkın kendi içerisinde oluşturduğu örgütlenmeler tarafından yerine getirilmiştir.   Osmanlı toplumunun belediye hizmetleri için “Kadılık” kurumuna yüklediği görevlere sivil toplum insiyatifleri  vakıf, lonca ve muhtar önderliğinde etkin olarak görev üstlenmesi günümüz belediyeciliğinden farklı bir anlayışı içermektedir. Bürokratik ihtisaslaşmanın olmadığı Osmanlı Yerel Yönetim anlayışında; belediyenin iktisadi kontrolü, çarşı, pazar denetimi, mahallenin imam vasıtasıyla kontrolü (azınlık mahallerinde papaz ve kocabaşılar aracılığıyla),her yıl ürün ve hizmetlere memurları aracılığıyla fiyat konması gibi görevler kadının bir şehirde işleri en yoğun bir idareci olmasından dolayıdır. Kadı, en genel tanımıyla bir kaza alanının yetkilerine sahip olan kişidir. Kadılık makamı, 19. Yüzyıla kadar bu şekilde zayıflayıp güç kaybederek önemini yitirmiştir.  Osmanlı kadısı, sorumlu olduğu yerleşimin adli, mülki, beledi ve askeri alanlarında konuda görevleri bulunur. Bu görevleri kendine bağlı memurlar aracılığıyla gerçekleştirir.

-Güvenlik; Şehrin güvenliğini sağlamada subaşı, asesbaşı, kalelerde dizdarlar

-Adalet ; Mahkeme personeli  sicil katipleri, muhzır,

- Belediyecilik; Beledi hizmetler için muhtesibler

- İmar; Şehrin imar düzenleri ise mimarbaşı    eliyle kadı adına yerine getirilir.

Kadılık adına belediye hizmetlerini ifa eden “Muhtesiplik Memuriyeti”nin  görevleri şu şekilde sıralanabilir;

• Şehrin genel düzenini ve çevre temizliğini sağlamak,

 • Pazar yerlerinin düzenli olarak kurulmasını temin etmek,

 • Çarşı ve pazarlarda satılan ürünlerin fiyat kontrolünü yapmak,

 • Esnafın ticari amaçla kullandığı ölçü aletlerinin kontrolünü yapmak,

 • Bölgede gerekli olan imar ve düzenleme faaliyetlerini gerçekleştirmek,

 • Halkın sürekli olarak ihtiyaç duyduğu temel maddelerin karaborsaya düşmesini önlemek,

 • Düzeni sağlayabilmek için tembihlerde bulunmak ve gerekli gördüğü yerlerde tedbir ve yasaklar koymak,

• Emir ve yasaklara uymayanlara gerekli cezaları vermek.

Tanzimat Döneminde Belediye Hizmetleri

İmparatorluk yaşlandıkça Osmanlı’yı bir dünya gücü yapan, idari, askeri, mali ve hukuki sistemi çökmeye başlamıştır. Bu süreç tabii olarak hukuki düzeni de etkilemiş, rüşvet artmış, liyakat esaslı atama sona ermiş, neticede adalete olan güven azalmış böylelikle asayiş sorunları baş göstermeye başlamıştır.

Ayrıca Avrupa ile ilişkilerin ticari zaviyeden artması, sanayii devrimi ile gelişen dünyada kadı mahkemeleri yetersiz kalmıştır. Kadılık makamı, 19. Yüzyıla kadar bu şekilde zayıflayıp güç kaybederek önemini yitirmiştir.

II. Mahmud döneminde 1827’de İhtisab Nezareti’nin kurulmasıyla şehir yönetimlerinin temeli atılmış olur. Ancak, şehirlerdeki vergi, asayiş, sağlık, çarşı-pazar gibi konular kent halkını ilgilendiren konularda İhtisab Nezareti yetersiz kalır. Bu nedenle şehrin bu konudaki yönetimiyle ilgili bir birim olarak Şehreminilik kurumu oluşturulur.

1854 Kırım Savaşının getirdiği hareketliliği düzene koymak için ilk belediye idaresi kurma çalışmaları, aynı yılda İstanbul'da başlamıştır. Bu teşkilat yapısı ilk olarak ticaretin yoğun olduğu liman şehirlerinde başlatılır.

Avrupa standartlarında çalışmasını sağlamak ve belediye örgütünün yeniden yapılandırılması kapsamında projeler sunmak amacıyla çalışmalar yürütmek üzere 9 Mayıs 1855 tarihinde Padişah’ın yazılı izni ile bir İntizam-ı Şehir Komisyonu kurulmuştur.

Osmanlı Devleti Avrupa örnek alınarak başladığı yeniliklerde yerel yönetim sistemini revize etmek amacıyla Paris örnek alınarak 8 Ekim 1864 tarihli vilâyet nizamnâmesini çıkarılır.

Bu nizamnâmeye göre il ve kaza merkezlerinde seçimli üyelerden kurulan 'Şehir Meclisi' bulunacaktı. Ancak uygulamada ilk başlarda nasıl bir çalışma düzeni olacağı ve hukuki yaptırımları pek belirtilmediği için çalışmalar sonuç yönünden bir dilek ve temenniden öteye geçemedi.

1868 yılında  İstanbul 14 belediye idaresine ayrılarak 1868 yılında "Dersaadet Belediye İdaresi Nizamnamesi" ile Belediye teşkilatının tüm İstanbul'da yaygınlaştırılması kabul edilmesi ve İstanbul Şehreminliği Teşkilatı da yeniden kurulması düşünülmüştür. Ancak uygulama aşamasında başarılı olunamamıştır.

İstanbul dışındaki yerleşim merkezlerine yönelik batı tarzı belediye teşkilatlanmalarının kuruluşu 1870 yılına kadar söz konusu olmamıştır. Bu konudaki ilk düzenleme 22 Ocak 1871 tarihli “İdare-i Umumiye-i Vilayat Nizamnamesi”dir. Bu nizamname ile taşradaki belediyelerin yasal temeli atılmış olmaktadır .

5 Ekim 1877  yılında çıkarılan “Dersaadet ve Vilayet Belediye Kanunu”’nda, eski belediye kuruluşlarını aynen korunacak,İstanbul'da yer alan on dört belediyenin sayısı yirmiye çıkacak ve belediyecilik tüm vilayetlerde yaygınlaştırılacaktı.

Cumhuriyet Dönemi Belediye Hizmetleri

Bu dönem bilindiği gibi yeni devletin temellerinin atıldığı bir dönemdir. Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye, Osmanlı Devleti’nde 389 belediye devralmıştır . Cumhuriyete intikal eden bu belediyelerin 20 tanesinde düzenli içme suyu, 4 tanesinde elektrik tesisatı, 17 tanesinde mezbaha, 7 tanesinde spor alanı, 29’unda park ve bahçe,90 tanesinde de düzenli pazaryeri saptanabilmiştir.  Dolayısıyla düzenli bir alt yapının varlığından bu dönemin belediyeleri açısından söz etmek mümkün değildir.

1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanunu, hemen onun ardından yürürlüğe giren ve halkın toplu halde bulunduğu yerlerin denetimini belediyelere veren 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve imar alanında bir takım yetkiler içeren 1933 tarihli 2290 sayılı Belediyeler Yapı ve Yollar Kanunu belediyelerimiz için önemli düzenlemeler getirmiştir. Bunun yanında 1937 tarih ve 3166 sayılı Kanun ile Belediyelere 5 hektar orman yetiştirme görevi verilirken; 1938 tarih ve 3530 sayılı Kanun ile sportif faaliyet görevi verilmiştir.

Özetle dünyadaki küreselleşme süreci yerelleşme politikalarını da hızlandırmış ve değiştirmiştir. Bu değişim ise yerel politikaların özüne yönelik bir değişim olmuştur.”

Kaynakça:

Osmanlı İmparatorluğu Klasik Döneminde Kadı /Çağdaş Cansın KORKMAZ

 Şeniz Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR / Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme