Değerli Okurlar! Her siyasetçi devlet adamı olabilir mi? Devlet adamı olmak, her siyasetçiye nasip olmaz. Sadece mevkiler, buna yetmez. Tarihte, ulusların hayatına damga vuranların sayısı az olmuştur. Kimi uluslar devlet adamlarının dirayetiyle zirveye tırmanmışlardır. Bunlardan yoksun olan uluslar da, gerilerde kalmış, nal toplamakla yetinmişlerdir. Devlet yönetmek, herkesin harcı değildir.  Ziya Paşa diyor ki “Ayinesi iştir. Kişinin lafa bakılmaz. Ferdin görünür rütbe-i aklı eserine”.

 Devlet adamı olmak, erişilmesi zor olan bir yönetim düzeyidir. Böyle bir kişinin özelliğinde şunlar aranır. Dünyaya derinden bakış açısı, donanımı, deneyimi, bilgisi ve zamanında karar yeteneği. Bunlar da yetmez. Bir de olayları, önceden görmesi, tedbirleri önceden planlaması ve özellikle, kendi halkını korumayı bilmesi. Bunlarda yetmez: Topluma güven verecek, önce kendisi inanacak ve halkına inandıracak. Sabırlı, temkinli karar ve uygulama cesaretine sahip olacaktır. Gerçek devlet adamı, kişisel çıkarlardan uzak durmasını bilecek, çalmayacak çaldırmayacak, kendi halkını daha iyi bir yaşam düzeyine taşıyacak. Güven rüzgarını estirecek. Çalışma arkadaşlarını aynı titizlikle seçecek, slogan ve romantik nutuklar yerine, halkı mutlu edecek projelerle, kendini tanıtamayacak ve savurganlığa izin vermeyecek. Ve her zaman, hesap vermeye hazır olacaktır.

 Devlet adamı paradan çok, kendi halkını sevecektir. İnsan haklarına ve eşitlik ilkelerine dikkat edecektir. Unutmayınız ki: Halkın her şeyden haberi vardır. Halk gizli yapıldığı sanılan her hatayı, hemen görür. Ülkenin lehine yapılan her şeyi, takdir eder. Zaaflara da, susar, sesini çıkarmaz ama, verdiği güveni, geri çeker.  Devlet adamının not defteri, öncelikle halkın isteklerini yazar. Defterin birinci sayfası iç sorunları kapsaması gerekir. Önce iç sorunlar, sonra dış sorunlar, ele alınır. Eğitim ve üretim, gündemin, baş maddesidir. Ne yazık ki: Eğitimde OECD ülkeleri arasında, sonlarda yer alıyoruz. Eğitim insanları değiştirmelidir. Meslek eğitimi daha çok değer kazanmalıdır. Uzman kadrolara, daha geniş alanlar açılmalıdır. Üretimde de, pasta payı, daha da büyümelidir. Milli gelirde Avrupa ülkelerine göre gerilerdeyiz. İkinci Dünya Savaşında yıkılan ülkeler, çabuk toparlandılar ve tekrar öne geçtiler. Savaşa girmeyenler ise, nedense, gene, onların gerisinde kaldılar. Bunun elbette bir sebebi olmalıdır. Dünyanın en zengin toprakları üzerinde oturuyoruz. Denizleriyle ve inanılmaz güzel iklimiyle yer alttı ve üstü kaynakları ve çalışkan genç nüfusuyla geriliği kabul etmek yakışır mı?

Sözün kısası: Acaba biz de eksik olan nedir? Devlet adamlarının kıtlığı mıdır? Yönetimin, yanlış rota seçmesi midir? Program ve proje eksikliği midir? Ana sorunlar yerine, teferruatla oynanmak mıdır? Dış sorunların iç sorunlara tercih edilmesinden midir? Bütçelerin yanlış yerlere harcanmasından mıdır? Sahi nedir? Hoşca kalın dostça kalın!